Paris: Şehr-i Moda

Paris-Fransa





Paris'e yolculuk Londra'dan otobüsle yaklaşık 7.5 saat sürüyor. GoEuro'dan istediğiniz yere uçak, tren, otobüs seyahatlerine bakabilirsiniz. Biz otobüs biletlerini ucuza bulmuştuk. Mesafe zaten Ankara-İstanbul arası yolculuk yapar gibi kısa ve gece binerseniz, sabah bir anda kendinizi Paris'te buluyorsunuz. Biraz Paris hakkında bilgi verelim:



Fransa'nın başkenti olan Paris, Ville Lumiere/Işık şehir olarak da adlandırılıyor, moda ve lüksün şehri olarak biliniyor. Aman dikkat Fransızca Pagi olarak okunuyor, غ'la. Şehir, Seine nehrinin kıyısına kurulmuş klasik bir Avrupa şehri. Paris arrondissementlerden oluşuyor Londra'daki zonelar gibi. Merkezden dışarı doğru bir çember halinde zonelar belirleniyor. Arrondissementler ise içerden dışarı iç içe girmiş çemberler değil içerden dışarı devam eden halkalar şeklinde oluyor. Yani hem zonelara hem de arrondissementlere ayrılıyor.

Fransızların Fransızca'dan başka dil konuşmadığını, İngilizce sorduğunuz soruların size Fransızca dönmesinden anlıyorsunuz😊 Fransızca kaba bir değil mi yaa, bir tek bana öyle gelmiyordur herhalde. Tabi zor bir dil de. Yazılışıyla okunuşunun iki ayrı telden çalması da müthiş doğrusu. Eminim Fransızca yazılışlarda pek çok sorun çıkıyordur.

Paris'te Erasmus yapmış olan eşimden beni gezdirmesini bekledim tabi ki, okuldayken her gün Louvre Müzesi'ni gezmiş aynı yerlere gitmekten sıkılmış olmasına rağmen benimle yeniden her yere geldi.

Paris veya Fransa deyince akla gelenler herhalde şunlardır:

Fransız düşünürler Montesquieu, Descartes, Voltaire, Rousseau, Diderot

Fransız yazarlar Victor Hugo, Balzac, Emile Zola, Camus, Dumas, Flaubert, Montaigne, Maupassant, La Fontaine, Verne, Renan (hepsi çocukluğumuzun yazarları resmen)

Paris'te çekilen Amelie filmi

Asterix ve Oburix'in Maceraları

Napolyon ve meşhur sözü ''para, para, para''

Fransız kalmak deyimi

Eyfel kulesi ve Şanzelize Caddesi ve tabii moda ikonu olması

Literatüre psikolojik bir hastalık olarak geçen Paris sendromu:

Madem alanımız, hadi bunu açıklayalım: Şehre gelen bir kısım turistlerde özellikle genç Japon kadınlarda görülen, kişinin kafasındaki muhteşem güzellikteki Paris imajıyla gerçek Paris arasındaki farkın kişide oluşturduğu rahatsızlık. Bu hastalığın tek çaresi de kişinin ülkesine dönmesi. Başka bir çözüm bulamamış psikologlar.

Fransızca birkaç kelime: Bonjour: merhaba, Merci: teşekkürler Pardon: pardon, afedersiniz. Bunlar da en çok duyacağınız kelimeler zaten:)

Paris sokaklarından kareler



Böyle güzel göründüğüne bakmayın sokakları da metroları da çok kötü kokuyordu.

Gezilecek yerler



1- Eyfel Kulesi



Paris denilince akla ilk gelen kareye sahip olan Paris'in simgesi Eyfel'in hikayesi tahmin ettiğimizden biraz farklı. 1889 yılında mühendis Gustave Eiffel tarafından Fransız Devrimi'nin 100.yıl kutlaması adına Evrensel Sergi için geçici bir süreliğine yapılmış. Yapıldığı dönemlerde pek çok sanatçının eleştirisine maruz kalmış. Sanatçı çevrelerinden tepki toplayınca yıkılması düşünülmüş. Ancak bakmışlar ki turistlerin ilgisini çekiyor, yıkmaktan vazgeçmişler.



Eyfel Kulesi'ne merdivenle veya asansörle çıkılabiliyor. Son kata çıkacak olanlar için 17 pound, 2. kata kadar çıkacak olanlar için bilet 8 pound. 24 yaşından küçüklere ise bir miktar indirim var. 3 farklı platformdan oluşuyor. İlk kısımda müze, 2. kısımda Le Jules Verne Restaurant, 3. kısımda ise seyir terası bulunuyor. Son kata kadar çıkmadan da manzara olduğu haliyle görülebiliyor.

Makaronlar hiç böyle görülmemiştir. Mekan Eyfel olunca, makaronlardan da Eyfel yapılıyor.



Kuleye çıktığımızda da manzaramız bu şekildeydi, Trocadero Meydanı'na bakıyordu.



Sein Nehri'ne bir de buradan bakalım dedik



2- Louvre Müzesi/Musee de Louvre

Eskiden savunma amaçlı kale olarak kullanılırken sonradan müzeye dönüştürülmüş, Paris'in ünlü müzesi. 12.yy'da Parisi Viking akınlarından korumak için yapılmış. Fransız İhtilali'nin ardından koleksiyonları halka açılmış 1793 yılında. Müzenin ve şehrin sembollerinden olan girişteki piramit aslında 1989 yılında eklenmiş. 14.yy'da Versay sarayı yapılana kadar kraliyet sarayı olarak kullanılırken 1793'te Fransız Devrimcileri tarafından halka açık müzeye çevrilmiş. Müze mimarisi, Fransız usulü dik çatıları ile dikkat çekiyor.

Bu arada Paris'te müzeler Ekim-Mart arasında ayın ilk pazar günü ücretsiz. 26 yaşından küçüklere ise cuma 18.00'den sonra ücretsiz girebiliyor. Biz İngiltere oturum iznimizle/BRP'lerimizle ücretsiz girdik, bilet bile almadık, kartlarımız bilet sayıldı, valizimizi de kilitli dolaplarına bırakabildik.

Süryani, Yunan, Kıpti, Antik Mısır, Fransız heykelleri, İslam sanatı, İtalyan tabloları ve heykelleri, Flemenk resimleri, doğu sanatı gibi koleksiyonlar bulunuyor.



Çok geniş olan müzede 3 kanat var: Denon, Sully, Richelieu kanatları. Müzeyi muhakkak haritayla gezmek gerekiyor, zira gerçekten çok büyük bir müze. Önemli eserleri de önceden bilmek gerekiyor. Önemli eserlerden biraz bahsedeceğim, mümkün mertebe daha edebli olan resim ve heykellerin fotoğraflarını koyacağım.



Mona Lisa

Denon kanadı 1. kat


Leonardo da Vinci'nin 1503-1506 yılları arasında tamamlanan bu meşhur eseri Louvre Müzesi'nin de en meşhur eseri. İnsanlar önünde selfie çekmekten kendini alamıyor, tabi hakkında bir şey bilmeye gerek duymuyor olabilirler. Kurşun geçmez bir camın arkasında sergilenen bu tabloyu bu kadar ünlü yapan unsurlardan biraz bahsedelim:



Mona Lisa'nın gülümsüyor mu yoksa ağlıyor mu olduğunun çözülememesi ve renk tonlarındaki geçişler eserin en önemli özelliklerinden. Benim dikkatimi çeken yorumlar tabi ki psikologlardan geliyor. Freud'a göre Mona Lisa'nın gülümsemesi Da Vinci'nin annesine olan ilgisini gösteriyor. Kaş ve kirpiklerinin bulunmaması da ressamların dikkatini çekiyor. Tamamlanamadığını söyleyenler de bulunuyor. Mona Lisa'nın kim olduğu hakkında da spekülasyonlar devam ediyor. Bir ipek tüccarının eşi mi yoksa bir dükün metresi mi?

Napolyonun Taç Giyme Töreni/Le Sacre de Napoleon/ The Coronation of Napoleon



Tablo hakkında öğrendiğimiz birkaç önemli bilgiyi aktaralım: Gerçekçi görünen ve realizmin yüksekliğiyle meşhur tabloda Napolyon'un Notre Dame Katedrali'nde eşi Josephine'e taç giydirdiği an resmedilmiş. Resmi izleyenlerin de töreni gerçekten izleyenler gibi olduğu savunuluyor. Napolyon tabloyu gördüğünde: ''Bu bir resim değil, insanlar yürüyor.'' demiş. Biraz da resmi başarılı kılan detaylardan bahsedelim: Napolyon'un elinde tutuğu tacın renkleri ile arka planındaki yeşil perdenin renginin tezat oluşturması taca odaklanılmasını sağlıyor, resmin ortasındaki parlak kırmızı ve altın sarısı pelerin de resme bakılmasını sağlıyormuş. Resimdeki kişilerden bahsetmek gerekirse: Napolyon'un arkasındakiler ruhban sınıfı, sol taraftakiler imparatorluk ailesi, sırtı dönük pelerinliler yüksek mevkideki devlet görevlileri, tahtın arkasındakiler büyükelçiler, 2. kattaki balkondan seyredenler ressam David'in ailesi ve arkadaşları, balkonda taht gibi bir şeyin üzerinde dik bir şekilde oturan kadın da Napolyon'un annesi, bana en ilginç gelense sağ tarafta kavuğuyla oturan Osmanlı büyükelçisi Halet Efendi.

Resmin gerçek olmayan yanları ise: Napolyon'un annesi bu törene hiç katılmamış, 41 yaşındaki eşi Josephine'se olduğundan çok daha genç resmedilmiş, Roma'dan Paris'e bu tören için gelen Papa rahatsız oturur şekilde tasvir edilmiş, koltuğu Napolyon'unkinden kısa hale getirilmiş, daha yaşlı ve kambur resmedilmiş. Zaten tacı Papa'nın değil de kendisinin takıyor olması sekülerliğinin simgesi. Bu arada tacı aslında eşine değil, gerçekte kendisine takıyor.

Aslında baktığınızda çok şey ifade ediyor tablo. Böyle bir tablo da bizim için daha ilgi çekici oluyor.

Venus de Milo Heykeli

Antik Yunan heykellerinden. Heykeller, namı diğer putlar. Gezmeyi  hiç sevmediğim kısımlar.

Medusa'nın salı/ Le Radeau de la Meduse



Dantelci Kız



Vaftizci Yahya/St. John the Baptist- Leonardo da Vinci



Yahya ismini John yapmışlar mübarek, en çok kullandıkları isimlerden sonuçta.

Hammurabi kanunları

Hepimizin ilkokul tarih derslerinden bildiği Hammurabi Kanunları MÖ Mezopotamya'da ortaya çıkan en eski yazılı kaynaklardan biri. Taşın üzerine çivi yazısı ile yazılmış.

Mumyalar

Kahire'den çalınmış mumyalardan bahsetmeme gerek yok herhalde.

İslam Sanatları

Bu kadarcık yer ayırabilmişler, herhalde ancak bu kadar çalabildiler. Buna da şükür.



Decorative Arts/Object'd arts

En sevdiğim bölümlerden, zerafet akıyor.



3- Notre Dame Katedrali

Paris'in ünlü gotik eserlerinden olan, işlemeli camları ve heykelleri ile dünyevilik içeren Naturalizm akımının etkisinde kalan Romanesk katedralin yapımı 170 yıl sürmüş ve yapımı 1345 yılında tamamlanmış. Fransız Devrimi sırasında devrimciler tarafından adı Aklın Tapınağı olarak değiştirilmiş, bir dönem de şarap mahzeni olarak kullanılmış. Daha sonraları Napolyon yeniden ibadete açmış.

Napolyonun taç giydiği ünlü katedral burası. Louvre Müzesi'nde Notre Dame Katedrali'nde taç giyme törenine ait tablo da bulunuyor.

Şöhretini Victor Hugo'nun Notre Dam'ın Kamburu/ Notre Dame de Paris romanıyla kazanmış. Nitekim bu katedrali yıkmak istemişler ve Victor Hugo da halkın ilgisini çekmek için meşhur romanını yazmış ve kampanya başlatmış. Sonuç başarılı olmuş ve halkın da ilgisiyle katedral yıkılmaktan kurtulmuş. Şimdilerde senede 10 milyon turist çekiyormuş. Romanda kilise zangocu Quasimodo ve Frollo'nun çingene kızı Esmeralda'ya aşkı anlatılır.



Katedral, Sein Nehri'nin hemen kıyısında bulunur.



4- Şanzelize Caddesi/ Paris Avenuedes Champs- Elysees




Dikkat! Champs Elysees diye yazılır Şanzelize diye okunur. Concorde meydanı ile Charles de Gaulle anıtı arasında uzanan cadde boyunca ünlü markaların mağazaları, kafeler, restoranlar bulunuyor. Önemli kutlamalar da bu  caddede yapılırmış. Paris'in kalbi olarak bilinen cadde meğer adını Yunan mitolojisinde cennet olarak gösterilen Elysion ovalarından almış. Caddenin 14. Luis'in bahçıvanı tarafından Tuileries bahçesi manzarasını genişletmek amacıyla 1667'de yapıldığı, sonrasında ise geliştirildiği söyleniyor. Caddeyi yukarıdan seyretmek için Zafer Tak'ına çıkılabilir. Caddenin müthiş bir güzelliği  yok bana göre, sıradan ve mağazalarla dolu bir cadde, ama çok düzenli bir şehir planı var. Bu da insana hoş geliyor. Diğer yakın caddelerin de Şanzelize'ye benziyor.

5- Zafer Takı/Arch de Triomphe de I'etoile

Charles de Gaulle Meydanı'nda yer alan ve 12 caddenin kesiştiği kavşakta konumlanan takın ön yüzü Şanzelize'yi görüyor. Tak ne demek derseniz, özel günlerde üzerine yazı yazmak ve süslenmek üzere caddelere kurulan geçit kemerler. Bu takın tarihi 1805 yılına dayanıyor. Napolyon'un en büyük zaferi olan Austerlitz Savaşı'ndan döndükten sonra askerlerine zafer taklarının altından geçme sözü vermiş. 30 yıl sonra ancak tamamlanabilen takın altından Napolyon'un mezarı geçmiş. Avusturya ve Prusya'yı yendiği için Napolyon'un yaptırma emri verdiği bu takın üzerinde Napolyon'un kazandığı zaferler ve generallerinin isimleri yazılmış.

Üzerinden Şanzelize'yi ve şehrin manzarasını izleyebilirsiniz. Yukarı çıkış normalde 12 euro. Biz yine İngiliz oturumumzla ücretsiz çıktık. İngiltere, Avrupa Birliği'nden tamamen çıkana kadar yararlanabiliyoruz bakalım. Nitekim belli yerler Avrupa Birliği üyelerinin vatandaşları  veya oturum izinlilerine ücretsiz hizmet sunuyor.



Yukarıdan manzara ise şu şekilde:



Tak'ın altında meçhul bir askerin mezarı da bulunuyor. Mezarın önemli özelliği ise üzerinde Mecusilerin olduğu gibi sönmeyen bir ateşin bulunması.



6- Concorde Meydanı/Paris Place de la Concorde



Tuileries bahçeleri ile Şanzelize caddesi arasında bulunuyor. Bu meydanda Fransız Devrimi sırasında 1119 kişi giyotinle idam ediliyor. Aralarında 16. Lui ve Kraliçe Maria Antuannette de bulunuyor. Tarihte yaşanan o acı sahneler unutulsun diye 1836'da Dikilitaş ekleniyor meydana. Daha sonra 2 çeşme ve Fransız şehirlerini simgeleyen 8 heykel ekleniyor. En büyük meydanları burasıymış.

7-Tuileries bahçeleri/ Jardin des Tuileries

Bir havuz etrafında yeşil bir alan çıkıyor karşınıza. İnsanların biraz vakit geçirmek ve dinlenmek için uğradıkları bir nokta.



Oyuncak yelkenli kiralayıp yüzdürenleri de görebilirsiniz.



8- Sacre Couer Bazilikası


Paris'in en ünlü kiliselerinden olan ve Montmarte tepesinde yer alan yapı bir Roma katolik kilisesi. Fransa-Prusya savaşında ölen Fransızlar anısına yapılmış ve maddi yükümlüğü halk tarafından karşılanmış. 1885 yılından beri kilisedeki rahipler ölenler için 24 saat boyunca dua ederlermiş, herhalde nöbetleşe yapıyorlar. 1914 yılında açılan kilise İsa'nın kutsal kalbi/the sacred hearth of jesus olarak isimlendirilmiş. 19 ton ağırlığında bir çan kulesi de bulunuyor.

Bazilika yapısı hakkında bilgi  vermek gerekirse ortası uzun ve yüksek koridor, yanları alçak ve iki koridoru bulunan ve oturma düzeni  haç şeklinde ayarlanmayan yapılara deniyor.



9- Montmarte

Burası da bazilikanın önünde bulunan tepe. Paris'e buradan bakmak isteyenler için güzel havalarda uygun bir ortam.


Paris  deyince akla gelen Amelie filmi burada çekilmiş. Ünlü kafeler ve film stüdyolarına ev sahipliği yapıyor.

Place du Tertre

Ressamlar Tepesi olarak bilinen mekan Picasso, Monet, Salvador Dali, Renoir, Utrille gibi ressamlara ev sahipliği yapmasıyla ünlü. Şimdilerde sokak ressamları, karikatüristler burada çalışma yapıyor, Güzel havalarda canlı oluyor, portrenizi yapmak için bekleyen ressamların çizimleri görülüyor. tepede yer alan bölgeye finükülerle ulaşmak mümkün.



10- Sen Nehri

Şehrin üzerine kurulduğu nehir Fransa'nın en önemli su yollarından. Nehir, Manş denizine dökülmekte ve üzerinde pek çok köprü yer almaktadır. Arzu edenler tekne turlarına katılabilir. Nehrin manzarasıyla sık sık karşılaşıyorsunuz zaten. Üzerinde pek çok köprü bulunuyor. Güzel havalarda seyretmek daha hoş oluyor tabi.




11-Pantheon

Pantheon aslında Romalıların tapınaklarına verdikleri bir isimmiş.1764 yılında inşa edilen yapı Roma'daki Pantheonla aynı ismi taşıyor. Ancak Roma'daki Pantheon'dan ise farklı bir yapı. Ön tarafı neoklasik mimarinin örneklerini taşıyor. Eskiden kilise olarak kullanılırken şimdi ise ünlü isimlere mezarlarına ev sahipliği yapıyor. Bunlar arasında Voltaire, Rousseau, Hugo, Zola, Dumas, ünlü kimyacı Marie Curie ve fizikçi eşi Piere Curie bulunuyor.

Salı günleri kapalı olan mekana giriş 18 yaş altına ücretsiz, 18-25 yaş arasına 7 euro, 25 yaş üstüne 9 euro. Biz yine BRP'lerimizle ücretsiz giriyoruz.

Yapı, 1744 yılında Azize Genevieve'e ithafen yaptırılmış. 1790 yılında yapımı tamamlanmış. Londra'daki St. Paul katedraline ve Roma'daki Pantheon'a benzetiliyormuş.



Yapının önemli bölümleri arasında Faucalt sarkacı, Azize Genevieve'nin freskleri ve Kripta bulunuyor.

Kripta


Foucualt sarkacı dünyanın döndüğünü kanıtlayan düzenek. 1851 yılında Fransız fizikçi Jean Foucault Pantheon'un kubbesinden aşağı sarkıttığı metal düzeneğin salınımı ile Dünya'nın kendi ekseni etrafında döndüğünü kanıtlamış. Fizikçileri ve halkı buraya toplamış ve yeri değişse de salaınımının değişmeyeceğini söylemiş. Oradaki tizikçiler de bunu onaylamış. Çok daha önce Müslüman alimler bunu kanıtlamış ama işte Batı'nın her şeyi kendimiz bulduk tavrından bu da payını almış😄



12- Orsay Müzesi

Ogse diye okunuyor, dil Fransızca olunca غ'lar peşimizi bırakmıyor. Pazartesi günleri kapalı olan müzenin 12 euro bilet fiyatı var, biz yine BRP'lerimizle free giriyoruz. Önünde uzun sıralar olduğunu söylemeliyim, nitekim güvenlik kontrolü yapılıyor.



Daha önce tren garı olarak kullanılmış olan mekan uzun trenler için uygun olmayınca müzeye çevrilmiş.Bir ara yıkılması bile düşünülmüş, sonra vazgeçilmiş. İlginç bir bilgi de şöyle: Fransa, İtalya, Alman ortak yapımı olan Le Process/Dava filminin psikolojik dramatik film seti olarak kullanılmış 1962'de. Senaryosu Alman yazar Kafka'nın romanından uyarlanmış. yargılama salonu olarak kullanılmış filmden sonra tren garı sanat müzesi haline getirilmiş.

Manet, Monet, Cezanne, Van Gogh, Gustav Klimt, Renoir  gibi ünlü ressamların tabloları, heykeller, decorative arts, impressionism, symbolism, orientialism, realizm, naturalism, art nouveau akımlarının eserleri bulunan müzede görülmesi gereken eserler bunlar. Orsay Müzesi dünyada resim alanında empresyonist (izlenimcilik) akımına (sadece duyguyu açıklamaya estetiğe önem vermeyenler) ait en önemli ve ünlü eserlerin sergilendiği yermiş, zaten sıklıkla bu akımın eserlerine rastlıyoruz.

Van Gogh

Amsterdamda müzesi bulunan Van Gogh'un eserlerine Orsay'de de rastlayabiliyoruz. Doctor Who'da da Vincent and the Doctor adlı bölümde de Van Gogh'a yer vermişlerdi. Hatta dizinin o  bölümünün sonunda Van Gogh'u eserlerinin sergilendiği bir müzeye günümüze getirip duygulandırmışlardı.





Aman efendim Osman Hamdi Beyler de buradalarmış.

Osman Hamdi Bey'in tablosuna Orientalizm kısmında rastlıyoruz. Rum asıllı ressamın tablosunu bu müzede görmek ilginç geliyor tabi.



Ve tabi ki  yine bir müzede Decorative Arts kısmından bir parça koymasam olmaz. Bu tarz müzeleri gezmeyi de sevdiğim için Orsay'de böyle bir kısım gördüğüme seviniyorum.



13- Grand Mosque

Paris'teki nadir camilerden. Elbette gezilerimizde camilere yer vermeye çalışıyoruz. Fransa'da Müslümanların pasif bırakıldıklarını biliyoruz. Bu da tabi biraz üzücü. Yine de oradaki Müslüman kardeşlerimizle paylaşabileceğimiz bir camimizin olduğunu  bilmek güzel.






Caminin hemen yanında Fas çayları sunan bir mekan var. Biz de Arapların şekerli çayından içip biraz dinlenelim istiyoruz.



14-Jardin des plantes parkı




300binden fazal bitkinin oluşturduğu alp bitkileri bahçeleri, yüzlerce gülü görebilirsiniz. Erasmus döneminde eşimin sık sık geldiği bu bahçeleri bir de beraber görelim dedik.



15-Arap Enstitusu/Institut du Monde Arabe

26 yaşın altındakilere ücretsiz olan bu enstitüye de ücretsiz giriyoruz artık.

18 Arap ülkesinin Fransa ile anlaşması sonucu kurulmuş bu enstitü. Kuruluş amacı Arapça ve Arap kültürü hakkında daha fazla araştırma yapılmasını sağlamak olan kuruluşta müze, kütüphane ve lüks bir restoran bulunuyor.



Çok manidar değil mi? Arap dünyasını elinde tutan bir Amerika. Bu gerçeklerden rahatlıkla bahsetmişler.



Arapça ve Fransızca kitaplar bulabileceğiniz, İslam kültürüne ait desenlerden zarif defterler alabileceğiniz bir de shop'u var.




16-Sciences Po Universitesi



Eşimin üniversitesini de ziyaret etmek istedim. Daha çok ekonomi ve politikacıların tercih ettiği bir üniversite. Erasmus için tercih edenler burayı hatırlayacaktır.

17-Place des vosges

Pariste planlanmış en eski meydan. Burada yahudi mahallesi bulunuyor. Le Marais bölgesi 17. ve 18. yy2da pahalı yerlermiş, şimdilerde kenarları sanat galerileri ve kafelerle çevrili, ortasında da bir park bulunuyor. Mahallede yahudi lokantaları ve fırınları yer alıyor. Buradan herhangi bir şey almadık. Arapların en meşhur yemeklerinden felafili bile üstlenmişler, kendilerine ait gibi satıyorlar. Sadece topraklarını işgal etmekle kalmamışlar anlayacağınız.

18-Shakespeare and Company

Shakespeare kitaplarıyla ve diğer İngiliz kitaplarıyla dolu kitapçı. İngilizce kitap bulabileceğiniz nadir yerlerden.



İçerisi çok tatlı dizayn edilmiş.



Diğer bir ünlü kitapçıları ise Gibert kitapçı.

19-Victor Hugo'nun evi

Eskiden Victor Hugo'ya ait olan daha sonra el değiştiren evi devlet satın alarak müze haline getirilmiş. Tabi eşyalar değişmiş. Ama bir kısmını Hugo'nun taşındığı evden getirerek yerinde koymuşlar, bir kısmını ise evinde bulunan görgü tanıklarının anlattıklarına göre yeniden düzenlemişler. Evine benzetmeye çalışmışlar.



Victor Hugo'yu en çok Sefiller ve Notre Dame'ın Kamburu/The Hunchback of Notre Dame isimli kitaplarından tanıyoruz.  Bu kitapları da shop'undan Fransızca veya İngilizcesini alabilirsiniz.

20-Açık hava sergileri/St. Germain bölgesi

Bu sergilerde el yapımı ürünler,hediyelik eşyalar, birbirinden farklı ürünler bulabilirsiniz.



Açık hava sergileri hep hoşuma gitmiştir. Daha samimi gelir bana. Burada da Paris tablolarına rastlıyoruz.




22- Pompidou merkezi

Tam bir çirkinlik abidesi olan bina mimarisi gözden kaçmayacak nitelikte. Ben de diyorum modern sanatı neden sevemiyorum. Sanat modernleşmesin Allah aşkına. Tüm tesisatı binanın dışında sanatsal sandıkları bir şekilde sergileniyor. 1977 yılında açılan bina ismini Fransa'nın eski başkanından alıyor. Mavi borular havalandırma, yeşil borular su, sarı olanlar elektrik ve kırmızı borular asansör ve yürüyen merdiven tesisatıymış. Tebrikler diyoruz ne diyelim. Fransa sana bunu hiç yakıştıramadık.
İçerisinde Modern Sanat Sergileri olan mekanı ziyaret etmeseniz de çok şey kaçırmazsınız.

Ayrıca görülebilecek yerler

Ayrıca The Phantom of the operaya ilham kaynağı olan opera binasına/palais garnier da gidilebilir. Versay sarayı ve luksemburg bahçeleride durağınız olabilir. Disneyland, hotel des invalides, musee des arts decoratifs,musee carnavalet,the catacombs/yeraltı mezarları, musee national dy moyen age/ortaçağ malikanesi, musuem national d'historie naturelle, musee du quai branly/afrika- güney amerika,okyanusya,musee picasso, musee rodin, musee de l'orangerie, montmarte salvador dali, marmottan monet, la defense

Bercy garı yani otobüs garını da parkın içine bayağı gizlemişler

Ulaşım



Zonelara göre 1-2 zone arası 3 günlük bilet alınabilir. Gezilebilecek turistik yerler genel olarak bu iki zone içerisinde bulunuyor zaten.

Yemek

Gelelim en sevdiğim bölüme. Yemek yemeyi ve yapmayı sevenler için heyecanlı bir kısım. Özellikle de farklı tatları denemeyi sevenler için. Türk mutfağının yerini hiçbir mutfak tutamaz biliyorum, bu bilgiyle hareket edince bir de Avrupa'nın yemek kültürü olmadığını öğrenince insan bundan sonra hayal kırıklığı yaşamıyor.

Fransızlar'da pastane ve kafe kültürünün yaygın olduğunu görüyoruz. Madem öyle tatlı seven biri olarak hadi bütün tatlılardan deneyelim diyorum. Bu noktada kilit sorumuz şu oluyor: Is this alcohol and gelatine free? Alkolsüz ve jelatinsiz olduğundan emin olduğumuz tatlılardan yiyoruz.

Opera tatlısı

Nefis bir tat, çikolata ve çikolatalı tatlıları sevenler için özellikle. Tatmak lazım, tadı damağımızda kaldı. Galiba 3 euroydu. Başka bir pastanede alkol ve jelatine var mı diye sorunca tüm tatlılarımızda alkol var dedi tabi çıktık ordan. Bu pastanede yok dediler biz de bi tadalım dedik.



Macaron

Yeni moda bir tatlı, güzel yapılırsa güzel oluyor ne diyelim. Macaron deyince de akla ilk Paul geliyor tabi. Londra'da da olan Paul'dan bir makaron alıyoruz. Tabi pahalı olduğu için bir daha alır mıyız bilmiyoruz😃






Çikolatalı Kruvasan ve kahve ile kahvaltı

Fransızların kültüründe kahve ve kruvasanla kahvaltı yapılırmış. Biz Türkler pek alışkın değil, siz Fransızlar ne yiyor.
Neyse efenim biz de el mahkum kahvaltıyı bir de böyle yapıyoruz.



Pain au raisin

Spiral şeklinde üzümlü hamurişi tatlı. Pastanelerinde bol bol hamurişi tatlılar olduğundan artık bunlara alışmamız lazım. Lezzetliydi diyebilirim.




Pain au chocolat

Çikolatalı hamur işi



Chausson aux pommes

Elma soslu hamurişi. Şimdi aslında Türkçeleri elmalı, üzümlü poğaça şeklinde anlamlara gelen bu hamurişlerini önceden duyunca farklı bişi sanıyoruz ama işte farklı dilde olunca bir havalı oluyor. Halbuki bildiğimiz poğaçanın içinde tatlı meyveler var. Güzel mi? güzel, elma sevilir.



Monoprix st. German şubesi

Monoprix oralarda bir market, her yerde bulabilirsini ama bu şubede daha ucuz tatlılar var.



La Croissantiere kafe

Latte mochiato içilebilir. Monoprix'ten aldığımız tatlı da işte burda.



Merveilleux chocolat

Sakın yemeyin! Yumuşak bir tatlı sanarak aldık ancak kupkuru bir toz yumağı çıktı.




Sefa İstanbul Kebap

Türk kebapçı

Aman Ya Rabbi! Kaç gündür doymamışız biz, yediklerimizi yemek sanmışız, aç kalmışız. Fransa'da ilk kez doyuyorum ve yediğim her şeyi beğeniyorum.



Tiramisu'su harikaydı. Nereden aldılar bilmiyorum ama hiç böyle güzel bir Tiramisu yememiştim, tarzı bizim bildiklerimizden biraz farklı, kek gibi  değil de puding gibi, gerçekten harikaydı. Opera tatlısıyla yarışır. Allahım helal ve temiz, ne kadar da mutluyuz.



Macaronları böyle süslümek de nereden aklınıza geldi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder