1-Agadir
2-Essavira
3-Marakeş
4-Merzuga
5-Fez
Şimdiye kadarki Avrupa gezilerimizden tamamen farklı olacağını bilerek ve yeni bir maceraya atılmak üzere çıkmıştık yola, fantastik şehirleri olan Fas'a doğru. Evimizi su basması, uçağı kaçırma korkusu yıldırmamıştı bizi. Yeni temizlediğimiz evi su basmıştı ve biz hızlı hızlı temizlemeye çalışırken uçağın vakti yaklaşıyordu. Son anda meydana gelen aksilik canımızı sıkmıştı ama yine de planlarımızın ve emeklerimizin boşa gitmesini istemedik. Aceleyle yola çıktık. Nitekim iş yerlerimizden izin almak da kolay olmamıştı. Uçak biletlerimiz, otel rezervasyonları, kiralayacağımız araba dahil her şeyi önceden ayarlamıştık ve aile dostlarımızla beraber bir gezi planlamıştık.
Blogu okurken Faslı müzisyen Karim Baggili'den Arabic Circus'ı dinlemenizi tavsiye ederim.
Bir de Berberice bir şarkı olan Idir'den A vava inouva . Linkte yorumlarda şarkının Türkçe sözleri ve ilginç hikayesini bulacaksınız.
Fas hakkında
Kuzey Afrika'da Magrib bölgesi'nde yer alan bir ülke olan Fas, Afrika'nın kuzeybatısında bulunduğu batı anlamına gelen Magrib olarak anılır. Sahra Çölü'nü de içine alır. Ülkenin başkenti günümüzde Rabat olup ülke nüfusu Berberiler ve Araplardan oluşmaktadır. Bu nedenle anadiller Amaziğ denilen Berberice, Fransız sömürgesinin etkilerinden dolayı Fransızca ve Arapça'dır. Bunların karışımına da Darıca deniyormuş.Fusha Arapça konuşana nadiren rastladık. Bizim Arapçamızı anlamalarına rağmen çoğu zaman onların Arapçalarını biz anlamadık. Zaten bizi gören turist olduğumuz için Fransızca konuşmaya çalışıyordu. Devlet dairelerinde de Fransızca kullanılıyormuş. Arapçaları da çok farklı bir ammiceydi. Zaten diğer Arap milletleri de Magrib bölgesi (Fas,Tunus, Cezayir) Araplarını pek anlamadıklarını söylüyorlar. Bu nedenle Magribiler ve diğer Araplar aralarında fusha konuşurmuş. Ürdün'de kimi insanlardan 'Sen Magribli misin niye bizimle fusha konuşuyorsun' dediklerine şahit olmuştum.
Bize yine yollar göründü(hayat da bir yolculuk değil mi):
Bize yine yollar göründü(hayat da bir yolculuk değil mi):
Fas dirhemi kullanıyorlar ve 1 İngiliz Sterlini 12 Fas dirhemi ediyor. 1 tl de 1,7 Fas dirhemi ediyormuş. Kıyılarda Akdeniz iklimi, iç kesimlerde çöl iklimi görülen Fas'ı ziyaret için en uygun mevsim bahar ayları. Çöl ikliminde gündüzleri sıcak geceleri soğuk oluyor. Bu nedenle hem yazlık hem de baharlık kıyafetleri tedarik etmek gerekiyor.
Çocukluğumuzda ekranlarda olan oryantalist bir bakış açısıyla çekilmiş bir dizi vardı: El clone. Bu dizide Fes'teki tabakhaneyi ve harabeleri gösterirlerdi. Dizi hem Mexica'da hem de Fas'ta çekiliyordu ve varlıklı bir ailenin Riyad'ındaki hayatı yansıtıyorlardı. Bu dizinin yansıttığı yerleri görebildik.
Bazı sosyolojik gözlemlerimiz:
Bizim doğal olarak gezdiğimiz yerler old town denilen daha turistik olan eski şehirler olduğu için diye düşünüyoruz genel olarak zor hayat koşullarına rast geldik. İnsanların büyük bir hayat mücadelesi içindeydi, sokaklara baktığımız zaman bile fakirliğin hakim olduğu bir yer olduğunu düşünüyorduk. El açan pek çok insan vardı.
Bir de öyle bir şey vardı ki para almak için herkes kendini rehber ilan ediyordu. Biz istemeden yol göstermeye çalışanlar ve sonunda ücret talep edenler, her bir otoparkın başında görevli olsun olmasın ücret isteyenler, pazarlığı çok yüksekten açanlar, peşimizden gelen ve ısrarcı olanlar bizi gerçekten yordular. Hatta bu insanlar nedeniyle maalesef kimi zaman tek amacı yardım etmek olan kibar ve nazik insanları bile yanlış anladığımız zamanlar oldu. Rabat'ta yaşayan bir tanıdığımız oraların bu şekilde olmadığını normal bir şehir yaşantısı olduğunu, hatta burda fakirlik şöyle dursun zenginlerinin çok zengin olduğunu da ifade etmişti. Biz yalnızca buraları gördüğümüz için neredeyse tüm ülkenin fakir ve bu halde olduğuna kani olmuştuk.
Özellikle Marakeş'te eski şehrinde inanılmaz bir kaos vardı. Zaten dar olan sokaklarından aralıksız motorlar geçiyor, arabalar, motorlar, insanlar aralarında mesafe olmaksızın yanyana hareket ediyorlar ve adeta bir ölüm kalım savaşı meydana geliyordu. Biz bu insanların nasıl hayatta kaldığına hayret ettik.
Gezilecek yerler
Agadir/أگادير
İlk durağımız Atlas Okyanusu'nun kıyısında bir sahil kenti olan Agadir'di. Uçağımız buraya indikten sonra araba kiralamak için arkadaşlarımızın da uçağının inmesini bekledik havaalanında. Onlar da geldiklerinde arabayı kiralayıp yola çıktık. Daha sonra arabayla ilgili bir sorun çıkmaması için gece vakti bir dışardan arabanın videosunu aldık. Ancak dikkatle incelememize rağmen ön tarafta plakasının olmadığını fark etmemişiz. Bu nedenle daha sonraları sık sık polis tarafından durdurulduk. En sonunda bir şubelerine gidip plaka istedik ve karton kağıda yazıp arabanın önüne yapıştırdılar.
Biraz da Agadir'den bahsedelim.
Paradise Valley
Yürüyerek insanların yüzdüğü tarafa kadar geldik. Özellikle turistelerin ilgi odağı olan yer aynı zamanda yerli gençlerin de vakit geçirebileceği bir yerdi. Aslında deniz varken yüzme amaçlı buraya kadar gelmek bize mantıksız geldi, ancak yakınında yaşayanlar için anlamlı olabilecek bir yüzme alanı. Ancak turistlerin de ilgisini çekiyor.
أگادير أوفلAgadir Oufella
Kısaca sahil kenarı diyebiliriz buraya. Atlas Okyanusu'nun kıyısı. Bu arada başlıkta gördüğünüz gibi Faslılar gaf harfi yerine kefin üzerine Osmanlıca'daki gibi bir deçizgi atıyor, bu aslında Arap alfabesinde olmayan bir harf yazımı.
Essavira/الصويرة
Martıların uçuşunu izlemek isteyenlere
Bu fotoğrafları çekmeye doyamadım.
Atlas okyanusu kıyısı
Çarşısına da doyamıyorum
Her yer fotoğraflık, her yer sanat eseri
Meşhur argan yağının çekirdeğinden çıkarılışını izledik. Videosunu da vlogumuzdan izleyebilirsiniz. Argan yağı saç spreyi olarak öneriliyor.
Namazımızı bin Yusuf camiinde kıldık. Burada bir anımızı anlatayım. Biz arkadaşımla yanlışlıkla mescidin erkekler kısmına girmişiz. Bir çocuk yanımıza gelerek madam, madam diye seslendi. Burasının kadınlar kısmı olmadığını söyledi fusha ile. Ben de bize doğru kısmı gösterebilir misin diye sordum, bizi doğru yere götürdü. Gerçekten çok tatlı bir çocuktu ve çok güzel konuşuyordu. Adı da Hasan'dı. Ama maalesef yanımıza ne para ne de şeker, çikolata gibi bir şey vardı. Gerçi çocuk hiçbir şey istemedi ama benim yine de içimde kaldı. Namazdan sonra eşimden küçük bir miktar alarak Hasan'ı buldum ve ona verdim. Sonra arkasından baktığımızda bakkala giriyordu. Ah çocuk olmak...
Bir rivayete göre Tanrı'nın ülkesi, bir rivayete göre kızıl şehir anlamına gelen Marakeş kelimesi berberice'den geliyormuş.
جامع الفنا/Jemaa el-F-na
Kıyamet Meydanı anlamına geliyor. Gündüzleri sakin, geceleri yılan oynatıcıları, maymun sahipleri, dopdolu marketleri, kınacıları, kalabalıklığıyla görsel şölen sunan bir meydan. Fas'ın en ünlü meydanı haline gelmiş, turistlerin ilgi odağı. Tüm bu özellikleriyle de adeta kıyameti hatırlatıyor.
Gündüz sıcaklığında bir ananas suyu tavsiye ederiz.
Ali bin Yusuf Medresesi
Kutubiye Camii'ni de Muvahhidler inşa ediyorlar. Sevilla-İspanya'da bulunan Giralta Camii'nin ikizi olarak yapılıyor.
Meşrutiyetle yönetilen ülkede kralın fortoğraflarını bu şekilde buluyoruz.
Jardin Majorelle/حديقة ماجوريل
Girişi 70 dirhem olan bu botanik bahçesine kobalt mavisi hakim, kızıl şehrin içinde kobalt mavisi bir bölge. Devasa kaktüsler ve bambu ağaçları karşılıyor bizi girdiğimizde. Bahçe 1920lerde Fransız sanatçı Jacques Majorelle tarafından tasarlanmış. Mimar Paul Sinor'la anlaşıp kendisi için kübist bir villa ve bahçe tasarlamasını istemiş, kendisi de villada oturmuş. Daha sonra maddi nedenlerle burayı satmak durumunda kalmış. Evin yeni sahipleri 1980lerde Yves Saint Laurent ve Pierre berge olmuş. Öldükten sonra da küllerini bahçeye döktürmüş. Maalesef anlatım yalnızca Fransızcaydı. Arap ülkesi olmasından mütevellit Arapça yazılar da beklerdik. Ülkenin diğer yerlerinde genel olarak tabelalar Arapça, Berberice ve Fransızcaydı.
Boutique majorelle/متجر ماجوريل
Ah canım kapılar, hepsi Fas'ın güzelliği. Kapıların hayatımızda yeni başlangıçlara ve sonlara ithafen bir anlamı var. Belki de o yüzden bu kadar önem veriyorlar ve estetik inşa ediyorlar.
Kraliyet tiyatrosu bulduk. المسرح الملكي
Vee tabi ki BİM
Google mapsten bakıp birçok yerde Bim olduğunu görünce seviniyor ve hemen birine uğruyoruz. Çantalarımızı doldurup yola revan oluyoruz.
Böyle canlı renklerde mis gibi kokan güzel güzel açmış çiçeklere pek çok yerde rastlıyoruz ve ben fotoğraflarını çekmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Şehrin evlerinden bir görüntü. Alçak boylarda, bahçeli, kızıl görüntüde huzur verici evler, bana biraz Ürdün'ü hatırltıyor.
kesbeh/القصبة
Kesbeh diye okudum bloglarda ancak Arapçasını okudum bildiğimiz kasaba bu.😃 Biz de arabayla pek çok kasabadan geçiyoruz.
Camileri bizim kubbelilerden farklı, dikdörtgen şeklinde camiler
Yolda çektiğimiz bir kare
Çocukların okul çıkış saatlerine denk gelmişsek. Köylerde, kasabalarda, şehir merkezinde uzak yol da olsa okula giden çok sayıda çocuk gördük, sevindirici bir durum. Dediklerine göre okuma oranı Türkiye'deki gibiymiş, herkes okuyormuş artık.
Ve yine canım bir şehir kapısı. Bu kadar estetik yapacak ne vardı sanki
Seyyid bilabbas zaviyesi ve kabri
Yine bir gün tacin yiyoruz ve tacin kabının içinden bir başka çeşit çıkıyor. Her seferinde farklı bir tacin yedik açıkçası.
Essavira'da sahile yakın yerde bir balıkçıya girdik. Eşimle ben balık sevmememize rağmen arkadaşların tavsiyesiyle turuncu bir balık yedik. Çok lezzetliydi.
Agadir'desahil kenarında lahm mindy yedik, kişi başı 120 dirhem ödedik. En şık ve en pahalı yerlerden biriydi.
Yine Essavira'da balık yedikten sonra sokak aralarındaki bir krepçiden krepaldık ve o da çok lezzetliydi. Bu ülkede yediğimiz çoğu şey zaten çok lezzetli ve ucuzdu.
Fransız tatlıcısından dondurma aldık.
Musemmen/مسمن yani gözlemeyi her yerde yapıyorlar ve lezzetli oluyor, tanesini 2 dirheme aldık. Fotodaki gözlemeyi yolda bir yerde durduğumuzda yedik.
Mandalinaları da lezzetliydi.
Fes'teki otelimizde kahvaltı
Naneli çay/شاي بنعناع
Buranın en klasik içeceği şekerli naneli çay. Siyah çaydan çok farklı ancak lezzetli bir çay.
Kadın derneğinde tacin yedik.
Misafirlikte yediğimiz meyve kuruları: portakal,kumkat, incir, domates kurularından oluşan bir tabak.
Eşim bu tatlıyı tavsiye etmediğini söylüyor.
Hediyelik eşyalar
Fas'ın en meşhur ürünü tabi ki derileri. Gerçek deriyi ucuza alabileceğiniz bir adres burası. Deri cüzdan, çanta, ayakkabı gibi pek çok ürün, ahşap kutular, kapı magnetler, argan yağı
Essavira'daki hattat çantacıdan çantamı aldım. Çantacı hattat olduğu için 2 tane çanta üzerine kendi eserini yapmış. Buradan başka bir çantacıda da hat ürünü bulamadım. Adam kendi imalatı olduğunu belirtti. Bizde hızlı bir pazarlık yapıp satın aldık, çok severek kullanıyorum. Yakın bir yerden de cüzdan alıp takım yaptım. Eğer Essavira'da çarşıyı gezerseniz bu hattat çantacıya muhakkak uğramanızı tavsiye ederim.
Çocukluğumuzda ekranlarda olan oryantalist bir bakış açısıyla çekilmiş bir dizi vardı: El clone. Bu dizide Fes'teki tabakhaneyi ve harabeleri gösterirlerdi. Dizi hem Mexica'da hem de Fas'ta çekiliyordu ve varlıklı bir ailenin Riyad'ındaki hayatı yansıtıyorlardı. Bu dizinin yansıttığı yerleri görebildik.
Bazı sosyolojik gözlemlerimiz:
Bizim doğal olarak gezdiğimiz yerler old town denilen daha turistik olan eski şehirler olduğu için diye düşünüyoruz genel olarak zor hayat koşullarına rast geldik. İnsanların büyük bir hayat mücadelesi içindeydi, sokaklara baktığımız zaman bile fakirliğin hakim olduğu bir yer olduğunu düşünüyorduk. El açan pek çok insan vardı.
Bir de öyle bir şey vardı ki para almak için herkes kendini rehber ilan ediyordu. Biz istemeden yol göstermeye çalışanlar ve sonunda ücret talep edenler, her bir otoparkın başında görevli olsun olmasın ücret isteyenler, pazarlığı çok yüksekten açanlar, peşimizden gelen ve ısrarcı olanlar bizi gerçekten yordular. Hatta bu insanlar nedeniyle maalesef kimi zaman tek amacı yardım etmek olan kibar ve nazik insanları bile yanlış anladığımız zamanlar oldu. Rabat'ta yaşayan bir tanıdığımız oraların bu şekilde olmadığını normal bir şehir yaşantısı olduğunu, hatta burda fakirlik şöyle dursun zenginlerinin çok zengin olduğunu da ifade etmişti. Biz yalnızca buraları gördüğümüz için neredeyse tüm ülkenin fakir ve bu halde olduğuna kani olmuştuk.
Özellikle Marakeş'te eski şehrinde inanılmaz bir kaos vardı. Zaten dar olan sokaklarından aralıksız motorlar geçiyor, arabalar, motorlar, insanlar aralarında mesafe olmaksızın yanyana hareket ediyorlar ve adeta bir ölüm kalım savaşı meydana geliyordu. Biz bu insanların nasıl hayatta kaldığına hayret ettik.
Gezilecek yerler
Agadir/أگادير
İlk durağımız Atlas Okyanusu'nun kıyısında bir sahil kenti olan Agadir'di. Uçağımız buraya indikten sonra araba kiralamak için arkadaşlarımızın da uçağının inmesini bekledik havaalanında. Onlar da geldiklerinde arabayı kiralayıp yola çıktık. Daha sonra arabayla ilgili bir sorun çıkmaması için gece vakti bir dışardan arabanın videosunu aldık. Ancak dikkatle incelememize rağmen ön tarafta plakasının olmadığını fark etmemişiz. Bu nedenle daha sonraları sık sık polis tarafından durdurulduk. En sonunda bir şubelerine gidip plaka istedik ve karton kağıda yazıp arabanın önüne yapıştırdılar.
Biraz da Agadir'den bahsedelim.
Paradise Valley
Cennet Vadisi anlamına gelen vadiyi muşahede etmek için arabayla uzun bir süre yol katettik, daha sonra arabadan inerek yürüyerek vadinin içlerine doğru ulaşmaya çalıştık.
Sandalyelerin suyun içine konulması bana bir dizinin finalini hatırlattı. Orada da suyun içine masa ve sandalyeler konulmuş, insanlar da orada yemek yiyordu. Ve bir de Maşukiye'yi hatırlattı. Orada da suyun üzerinde banklar vardı, ayaklarımız suda kalıyordu. Sıcak zamanlarda inanılmaz güzel oluyor.
Yürüyerek insanların yüzdüğü tarafa kadar geldik. Özellikle turistelerin ilgi odağı olan yer aynı zamanda yerli gençlerin de vakit geçirebileceği bir yerdi. Aslında deniz varken yüzme amaçlı buraya kadar gelmek bize mantıksız geldi, ancak yakınında yaşayanlar için anlamlı olabilecek bir yüzme alanı. Ancak turistlerin de ilgisini çekiyor.
أگادير أوفلAgadir Oufella
Essavira/الصويرة
(bir rivayete göre suveyr)
Gün içerisinde Agadir'den Essavira'ya geçtik.
Gün içerisinde Agadir'den Essavira'ya geçtik.
Medine, Arapça'da şehir demek olup burada da şehir merkezlerini, genelde de eski tarihi şehirleri ifade ediyorlar.
Medinesi
Çarşısı ve kaldığımız otel
Estetik bir sunum yapmış esnafımız
Hattatların dükkanları
Güneşin batışını izlemek için surlara çıkışımız
Rabbim ne güzellikler yaratıyorsun ve istifademize sunuyorsun!
Medinesi
Çarşısı ve kaldığımız otel
Estetik bir sunum yapmış esnafımız
Hattatların dükkanları
Güneşin batışını izlemek için surlara çıkışımız
Rabbim ne güzellikler yaratıyorsun ve istifademize sunuyorsun!
Martıların uçuşunu izlemek isteyenlere
Bu fotoğrafları çekmeye doyamadım.
Atlas okyanusu kıyısı
Çarşısına da doyamıyorum
Her yer fotoğraflık, her yer sanat eseri
Meşhur argan yağının çekirdeğinden çıkarılışını izledik. Videosunu da vlogumuzdan izleyebilirsiniz. Argan yağı saç spreyi olarak öneriliyor.
Namazımızı bin Yusuf camiinde kıldık. Burada bir anımızı anlatayım. Biz arkadaşımla yanlışlıkla mescidin erkekler kısmına girmişiz. Bir çocuk yanımıza gelerek madam, madam diye seslendi. Burasının kadınlar kısmı olmadığını söyledi fusha ile. Ben de bize doğru kısmı gösterebilir misin diye sordum, bizi doğru yere götürdü. Gerçekten çok tatlı bir çocuktu ve çok güzel konuşuyordu. Adı da Hasan'dı. Ama maalesef yanımıza ne para ne de şeker, çikolata gibi bir şey vardı. Gerçi çocuk hiçbir şey istemedi ama benim yine de içimde kaldı. Namazdan sonra eşimden küçük bir miktar alarak Hasan'ı buldum ve ona verdim. Sonra arkasından baktığımızda bakkala giriyordu. Ah çocuk olmak...
Marakeş/مراكش
Bir rivayete göre Tanrı'nın ülkesi, bir rivayete göre kızıl şehir anlamına gelen Marakeş kelimesi berberice'den geliyormuş.
Diğer şehirler gibi burası da ikiye ayrılıyor. Tarihi kısma şehir anlamına gelen Medine deniliyor ve modern kısma Fransızca olarak Ville Nouvelle deniliyor. Anlayamadığım bir millet hala neden kendilerini işgal etmiş bir milletin dilini kullanmaya devam eder.
Marekeş tarihine gelecek olursak 1062 yılında Müslüman Berberler olan Murabıtlar bu şehri kuruyorlar ve 60 yıl sonra bir sur inşa ediyorlar. İsyanlar başgösteriyor ve daha sonra Muvahhidler ele geçiriyor şehri. Muvahhidler, Murabıtların İslam anlayışına karşı çıkıyor ve şehri yıkıp baştan yapıyorlar.
جامع الفنا/Jemaa el-F-na
Kıyamet Meydanı anlamına geliyor. Gündüzleri sakin, geceleri yılan oynatıcıları, maymun sahipleri, dopdolu marketleri, kınacıları, kalabalıklığıyla görsel şölen sunan bir meydan. Fas'ın en ünlü meydanı haline gelmiş, turistlerin ilgi odağı. Tüm bu özellikleriyle de adeta kıyameti hatırlatıyor.
Gündüz sıcaklığında bir ananas suyu tavsiye ederiz.
Ali bin Yusuf Medresesi
1565'te Saadian Hanedanı tarafından yaptırılan medrese döneminin en büyük okullarından biriymiş. İçeride birde havuzlu avlusu bulunuyormuş ancak tadilatta olduğundan giremedik.
Kutubiye Camii/جامع الكتبية
Kutubiye Camii/جامع الكتبية
Kutubiye Camii'ni de Muvahhidler inşa ediyorlar. Sevilla-İspanya'da bulunan Giralta Camii'nin ikizi olarak yapılıyor.
Sug, Arapça'da çarşı anlamına geliyor. Her şehrin çarşısını da haritada bu şekilde bulabilirsiniz. Marakeş sokaklarında inanılmaz bir yaşam mücadelesi var, motorlar, arabalar, yayalar öyle bir iç içe giriyor ki Orta Doğu'nun tüm kaosunu yansıtıyor. Bu insanların naısl hayatta kalabildiğine hayret ediyorsunuz. Bizi şaşırtan bir nokta da pek çok kadının, hatta annemiz teyzemiz yaşındaki pek çok kadının motorsiklet kullanıyor oluşuydu. Bu toprakların kadınları pek cesur görünüyorlar.
Bu ülkede kapılara hayranım. Özellikle Marakeş ve Fes'in kapıları bir harika. Her biri bir sanat eseri.
جمعية سيدي بلعباس /Association sidi bilabbas
Bu ülkede kapılara hayranım. Özellikle Marakeş ve Fes'in kapıları bir harika. Her biri bir sanat eseri.
جمعية سيدي بلعباس /Association sidi bilabbas
Ve yanlışlıkla çocuk esirgeme kurumuna giriyoruz. Bizi çok güzel karşılayıp ilgilendiler. Tek tek öğrencilerin mekanlarını gezdirdiler. Yetimlerin ve sokak çocuklarının barındığı, eğitim ve sosyal ihtiyaçlarının karşılandığı kısaca çocukların her şeyleri olan bir yer burası. Çocukların bulunduğu kısma geldiğimizde hepsi bize sarılığ tek tek öptüler. Sevgiye ve ilgiye muhtaç yetimleri görmek bize duygulu anlar yaşatmadı değil.
Çarşıya devam
Tavukları efenim orta yere koymuşlar, millet ne yediğini görsün herşey şeffaf olsun diye herhal😅 tavuklarını almış gezdiren amcalar bile gördük. Muhtemelen çarşıdan aldılar eve götürüyorlar. Hatta kimi yerde esnaf tavukları masasına dizmiş, isteyen oldukça hemen kesip veriyor, böylelikle tavuklar taze kalıyor.😃
Bilinen yerler dışında mezarlıklar ve türbelere de gittik. Marakeş alimler şehriolarak da biliniyor. Bu şehirde 7 alim yatarmış. Arapça bilenler için wikipedia linki bırakıyorum. Türkçesini bulamadım. Bunlar: Kadı İyad, İmam Cezuli, Ebul Abbas Essebti, Yusuf bin Ali, Ebul Kasım Essehili, Seyyid Abdulaziz Ettıbağ, Seyyid Abdullah Elgazavani. Öncelikle bu alimler hakkında bilgi verelim.
Çarşıya devam
Tavukları efenim orta yere koymuşlar, millet ne yediğini görsün herşey şeffaf olsun diye herhal😅 tavuklarını almış gezdiren amcalar bile gördük. Muhtemelen çarşıdan aldılar eve götürüyorlar. Hatta kimi yerde esnaf tavukları masasına dizmiş, isteyen oldukça hemen kesip veriyor, böylelikle tavuklar taze kalıyor.😃
Bilinen yerler dışında mezarlıklar ve türbelere de gittik. Marakeş alimler şehriolarak da biliniyor. Bu şehirde 7 alim yatarmış. Arapça bilenler için wikipedia linki bırakıyorum. Türkçesini bulamadım. Bunlar: Kadı İyad, İmam Cezuli, Ebul Abbas Essebti, Yusuf bin Ali, Ebul Kasım Essehili, Seyyid Abdulaziz Ettıbağ, Seyyid Abdullah Elgazavani. Öncelikle bu alimler hakkında bilgi verelim.
Kadı İyad 12.yy'da yaşamış ve atalarından İmam Malikle akrabadır. Sebte'de, Gırnata'da kadılık yapmıştır. Ebû Ali es-Sadefî’den Ṣaḥîḥ-i Buḫârî ve Ṣaḥîḥ-i Müslim gibi hadis kitaplarını okudu. Kdı İyad2ınsoyundan gelenler de kadılık yapmıştır. Hadis, hadis usulü ve tarih olmak üzere birtakım alanlarda 40 kadar kitap yazdığı kaynaklarda belirtilmiş. Kadı İyad zekası, hazırcevaplığı, hitabeti, mutevazı yaşamı, zahidliği ve Magrib hattını güzel yazmasıyla anılmakta.
İmam Cezuli'nin tam adı Muhammed bin Süleyman el Cezuli olup 15.yy'da yaşamış. Berberi asıllı Cazule kabilesinden Şazeli tarikatına bağlı ve hepimizin bildiği salavat kitabı Delailul Hayrat'ının muellifi. İmam Cezuli'nin eşi keramet sahibi bir kadınmış, bunu fark ettiğinde karısına hangi şekilde bu makama eriştiğini soruyor. Karısı da salavat okumayı hiç bırakmadığını söyleyince hangi salavatlar olduğunu merak ediyor. Karısı gece istihareye yatıp İmam Cezuli'ye buna izni olmadığını söylüyor. Kendisine bildiği tüm slavatları toplamasını, içlerinde var ise var diyeceğini söylüyor. İmam Cezuli de Delailul Hayrat ve Meşarikil Envar salavat kitabını yazıyor, eşi de içlerinden birkaç tanesinin o salavatlardan olduğunu belirtiyor.
Meşrutiyetle yönetilen ülkede kralın fortoğraflarını bu şekilde buluyoruz.
Jardin Majorelle/حديقة ماجوريل
Girişi 70 dirhem olan bu botanik bahçesine kobalt mavisi hakim, kızıl şehrin içinde kobalt mavisi bir bölge. Devasa kaktüsler ve bambu ağaçları karşılıyor bizi girdiğimizde. Bahçe 1920lerde Fransız sanatçı Jacques Majorelle tarafından tasarlanmış. Mimar Paul Sinor'la anlaşıp kendisi için kübist bir villa ve bahçe tasarlamasını istemiş, kendisi de villada oturmuş. Daha sonra maddi nedenlerle burayı satmak durumunda kalmış. Evin yeni sahipleri 1980lerde Yves Saint Laurent ve Pierre berge olmuş. Öldükten sonra da küllerini bahçeye döktürmüş. Maalesef anlatım yalnızca Fransızcaydı. Arap ülkesi olmasından mütevellit Arapça yazılar da beklerdik. Ülkenin diğer yerlerinde genel olarak tabelalar Arapça, Berberice ve Fransızcaydı.
Boutique majorelle/متجر ماجوريل
Ah canım kapılar, hepsi Fas'ın güzelliği. Kapıların hayatımızda yeni başlangıçlara ve sonlara ithafen bir anlamı var. Belki de o yüzden bu kadar önem veriyorlar ve estetik inşa ediyorlar.
Kraliyet tiyatrosu bulduk. المسرح الملكي
Vee tabi ki BİM
Google mapsten bakıp birçok yerde Bim olduğunu görünce seviniyor ve hemen birine uğruyoruz. Çantalarımızı doldurup yola revan oluyoruz.
Böyle canlı renklerde mis gibi kokan güzel güzel açmış çiçeklere pek çok yerde rastlıyoruz ve ben fotoğraflarını çekmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Şehrin evlerinden bir görüntü. Alçak boylarda, bahçeli, kızıl görüntüde huzur verici evler, bana biraz Ürdün'ü hatırltıyor.
kesbeh/القصبة
Kesbeh diye okudum bloglarda ancak Arapçasını okudum bildiğimiz kasaba bu.😃 Biz de arabayla pek çok kasabadan geçiyoruz.
Camileri bizim kubbelilerden farklı, dikdörtgen şeklinde camiler
Yolda çektiğimiz bir kare
Çocukların okul çıkış saatlerine denk gelmişsek. Köylerde, kasabalarda, şehir merkezinde uzak yol da olsa okula giden çok sayıda çocuk gördük, sevindirici bir durum. Dediklerine göre okuma oranı Türkiye'deki gibiymiş, herkes okuyormuş artık.
Ve yine canım bir şehir kapısı. Bu kadar estetik yapacak ne vardı sanki
Seyyid bilabbas zaviyesi ve kabri
Verzazat (Ouarzazate)
Bu bolgede bir otelde kaldik.
Sahra Çölü'nde 4 genç
Çöle doğru yola çıktığımızda yolun toplam 9 saat olduğunu bildiğimiz için ikiye bölerek bir gece otelde konaklamak istedik. otele doğru giderken de oradan çöle doğru geçerken de bizi birçok maceralar bekliyordu.
Yol bitmez tükenmez olduğundan ara ara duruyor yolda gördüğümüz manzaraları seyrediyor, kimi zaman yemek ve namaz molası veriyorduk. Yine bir doğa havası çekelim içimize doğru diye durmuşken yolun karşısındaki evlere bakıyorduk. Aramızda o evlerle bir vadi vardı ve bizi gören karşıki evin çocukları koşmaya başladı. Biz başta bize doğru koştuklarına inanamadık ancak neredeyse 3-4 dakika içinde koşarak yetiştikleri için biz de o sırada arabamızda yol için aldığımız kekleri hazırladık ve geldiklerinde verdik. Vadinin öbür ucundan koşan kız çocukları kıpkırmızı kesilmişti. Zaten nasıl koştular, o tepeyi nasıl tırmandılar hiç anlayamadık. Bu çocuklar belki de hayatlarında ilk kez hazır kek yiyorlardı bilmiyoruz, çok da şey kaçırmamışlardı bunun için belki ama düşündük ki burada çocuklar belki de pek çok şeyi tatmadı. Her turist gördüklerinde buraya koşuyorlarsa belki de bu onlar için çok heyecanlı bir durumdur. Bölgelerinden yeni birileri geçiyor ve kısa süreli bir geçiş bile olsa onlardan yeni şeyler görüyorlar. Ve muhtemelen bu çocuklar da kilometrelerce yol tepip okula gidiyorlar, bir anlamda şanslılar diyebiliriz o zaman. Gitmiyorlarsa da tek hayatları burası olacak demektir.
Yine yolda akşam namazı molası verdiğimizde camiden çocuklar koşup geldi. Ben de onlara kadınlar mescidini sordum. Çocuklar gerçekten çok güzel fusha konuşuyordu, tebrik ettim. Kapalı olduğunu söylediler, içlerinden biri hemen giderek görevliyi çağırdı.
-يأتي بالمفتاح /anahtarı getiriyor.
deyince rahatladım.
Anahtar gelene kadar biz de biraz muhabbet ettik. Okula gidiyorlarlar mı, Kuran okuyorlar mı, nerede yaşıyorlar, kaç yaşındalar gibi sorularla muhabbeti açtık. Ayrılırken de çocukları sevindirmek için bir şeyler verdik. Ben de şalımı başörtümün üstüne sıkı sıkıya sarmıştım arabada da uyuyorum diye. Çocuklardan biri sen Cezairli misin yoksa diye sordu. Meğer Cezairli kadınların o şekilde örtündüklerine şahit olmuşlar.
İşte biz de yanımızdan geçen bu kafile gibi birbirine bağlı develerle (جمل) -ki Arapça'da cemel denir- seyahat ettik. Develer birbirine bağlı şekildeyken bindik ve yol aldık. Ürdün'de bindiğimiz develer tek tek hareket ediyordu ancak burada herhalde kaybolmasınlar diye bağlıyorlar. Hal böyle olunca kendi devemin arkasındaki devenin kafası sürekli ayaklarıma yaklaşıyordu ve bu da hayvanlarla haşır neşir olmayan birini huylandırabiliyor. Bir süre sonra güneşin batışını izleyebileceğimiz bir tepede durduk. Develer dinlenirken biz de seyre daldık, kum tepesinden aşağı doğru koştuk ve kumun tadını çıkardık diyebilirim.
Sandboard yapan Selim.
Aslında çok büyük tepeler yoktu ama biz dönüşte bu sandboard ile kaydık.
Güneşe doğru konsept fotoğrafı çekmeye çalışan ben.
Biz develerin üstündeyken gölgelerimiz böyle yansıdı kareme
Yöresel Berberi kıyafeti, çöldeki kum fırtınalarına ancak bu şekilde dayanabiliyorlar.
Güzel çekmişim dedirten kare😄
Selim, deveyi sevmeye çalışıyor, ben de deneme aşamasındaydım ama dokununca bir garip hissediyorum. Hayvanlara dokunmaya alışkın değilim. Belki köyde büyüyen biri olsaydım hiçbirine dokunmaktan çekinmezdim.
Çölde kaldığımız çadırlar, kırmızı halılardan geçerek gittiğimiz dışardan bakınca Kayı obası çadırları gibi içine girince tuvaleti, banyosu, lavabosu ile otellerden lüks haliyle bizi şaşırtan bir çadırdı. 2,5 yıl önce Ürdün'de kaldığımız çadırla karşılaştırınca çok daha büyük ve donanımlıydı. Tek eksiği ısıtma sistemiydi. Bu nedenle gece ve sabah inanılmaz donduk hem de montlarımız olmasına rağmen.
Arapça'da çadır anlamına gelen haymemize (خيمة) varınca akşam yemeklerimiz geldi. Yemekten sonra meyve tabağı sundular ve ardından da çadırların arasında ateş yakıp şarkı söylediler. Biz de çnceden aldığımız çekirdekleri ateş başında çitleyip müziklerini dinledik. Daha sonra bizimkiler de bir Arap çiftle beraber taleal bedru aleyna'yı söylediler.
Ertesi sabah bizi kampa getiren Berberi adam Selimle fotoğraf çektirmek isteyince ben de bir kare aldım.
Fes/فاس
Aslında Fes, sadece bir şehir olmasına rağmen Türkler olarak tüm ülkeye aynı ismi vermişiz. Bu şehir tarihi bakımdan önce Fas cedid ve fas elbali olarak ikiye ayrılıyor. Elbali kısmı da Endülüs ve Karaviyyin olarak ikiye ayrılıyor. Endülüs kısmı da eski kısmının yenisi olarak biliniyor. OrtaÇağ'ın en eski ve şehri Fez'in eski şehrinde 9000 sokak bulunuyormuş ve buralara arabaların girmesi yasak. Zaten atlar, eşekler yeterince kaosa sebep oluyor bu daracık sokaklarda.
Fes'te eşimin Rabat Üniversitesi'nde mastır yapan bir arkadaşı ve eşi ile de buluştuk. Gezinin bundan sonraki kısmına beraber devam ettik ve bize buralarla ilgili bildiklerini anlattılar. Hatta ona Londra'dan kitap bile getirdik, doğrusu kimin kısmetinin nerede olunduğu bilinmiyor. Daha sonra Elkaraviyyin Üniversitesi'nde araştırma yapan bir tanıdıkları da geldi. Fes gezimizin sonunda bizi evlerine çağırdılar. Çok tatlı üç kızları vardı, çocuklar fusha Arapça ve Fransızca konuşuyorlardı, beraber dokuz yaşlarındaki kızlarının okul kitabına baktık, çocuk şarkıları dinledik, özellikle ortanca kızları bizi çok güldürdü. Büyümüş de küçülmüş çocuklar bizi bizden aldılar. Eşlerimiz olmadan gitmiştik onlara ve eşlerimizi çok merak edince çocuklar onlarla tanıştırdık.😉
Tabakhane/Tannery/مدبغة
Chouara tabakhanesi
Meşhur Fas fotolarında gördüğümüz tabakhane işte burada. El Clone dizisinde de daima bu kareyi gösterirlerdi. Kokudan durulmayan bu yerde insanlar nasıl çalışıyor diye düşünmeden edemiyoruz. Çıkışında nane veriyorlar ki kokuyu unutalım:)
Ebu İnaniye Medresesi/أبو عنانية
14.yy'da kullanılmış olan medrese eğitim merkezi imiş.
Giriş 25 dirhem
Mihraba doğru ilerlerken
Bab Bou Jeloud/Blue Gate/باب أبي الجنود
Bu kapının bir tarafı mavi diğer bir tarafı ise yeşildir. Mavi taraf dünyayı, yeşil taraf ise ahireti simgeliyormuş. Fotoğrafta yeşil tarafını koymuşum 1913 yılında yapılan kapı Fransızlara ait. Buradan eski şehre giriliyor.
Bab Bou Jeloud'un aslı bu kapıymış.
Semmarin Medina Gate/باب السمارين
Jnan Sbil/جنان السبيل
Gezmek istediğimiz müze tadilatta olunca biz de Sebil Bahçelerine geliyoruz. Bu bahçe tam gezmelik, mandalina ağaçlarıyla güzelim çiçekleriyle dolu huzurlu bir bahçe.
Al Attarine Medresesi/مدرسة العطرين
Giriş 20 dirhem
University of Al Quaraouiyine/جامع و جامعة القرويين
Karaviyyin Üniversitesi dünyanın ilk üniversitesi ve Fatıma Elfihri adında bir kadın tarafından 859 yılında kuruluyor. Avlusu, mimarisi, taşlarının işlenişi ile aynı zamanda bir mimari güzellik. Bu üniversite derslikleri, camisi, yurdu, kütüphanesi her şeyi beraber kelimesinin de anlamıyla toplayıcı birleştirici camiğ rolü görüyor. Hala kullanımda olan bir üniversite, hatta eşimin bir tanıdığı orada post hoc yapıyor.
Renkli sokaklar
Neccar Müzesi/فندق النجارين
Marangoz oteli anlamına gelse de burası bir marangoz müzesi. Tarım aletlerini içeren küçük bir müze, terasında da çay içebiliyorsunuz. Giriş 20 dirhem.
Mellah
Arapça'da denizci anlamına gelen Mellah, yahudi mahallelerine verilen ad. 14.yy'da yahudiler buralara sığınmış ancak günümüzde Fes'te sadece 200 yahudi kalmış ve onlar da yeni şehre taşınmışlar, bu mahalleler artık yahudiler tarafından boşaltılmış ve Fas halkı yaşıyor.
Fez Havaalanı
Yemekler
Mechoui du four/شواء الفران البلدي yedik ve hayatımda yediğim en lezzetli etlerden biriydi. Mekanın adı da Chez lamine hadj mustapha/عند الأمين الحاج المصطفى idi. Marakeş'e uğramışsanız kesinlikle yemeden geçmeyin derim. Kuzunun omzu oluyormuş bu.
Hacı Mustafa'da aynı zamanda Tangia Marrakchia/الطنجية المراكشية yedik.
Nar suyu ve ananas suyu içtik Elfna meydanında.
Kaktüsün tadına baktık.
Otelde kahvaltı
Kahvaltılarında hep tatlı oluyor krep, bazlama, gözleme, poğaça yanında reçeller, ballar koyuyorlar. Taze sıkılmış portakal suyu muhakak oluyor. Tabi biz kahvaltıda peynir, zeytin, domates ve tuzlu sıcak bir şeyler pişirdiğimizden fazla tatlı geldi bu kahvaltı ama lezzetliydi.
Tacin
Kadın derneğinde tacin yedik.
Ara sokaklarda bir dükkanda biri kaşarlı biri tavuklu börekler sipariş ettik.
Marakeş riyaddaki kahvaltımız
Bu bolgede bir otelde kaldik.
Sahra Çölü'nde 4 genç
Merzouga /مرزوكة
Çöle doğru yola çıktığımızda yolun toplam 9 saat olduğunu bildiğimiz için ikiye bölerek bir gece otelde konaklamak istedik. otele doğru giderken de oradan çöle doğru geçerken de bizi birçok maceralar bekliyordu.
Yol bitmez tükenmez olduğundan ara ara duruyor yolda gördüğümüz manzaraları seyrediyor, kimi zaman yemek ve namaz molası veriyorduk. Yine bir doğa havası çekelim içimize doğru diye durmuşken yolun karşısındaki evlere bakıyorduk. Aramızda o evlerle bir vadi vardı ve bizi gören karşıki evin çocukları koşmaya başladı. Biz başta bize doğru koştuklarına inanamadık ancak neredeyse 3-4 dakika içinde koşarak yetiştikleri için biz de o sırada arabamızda yol için aldığımız kekleri hazırladık ve geldiklerinde verdik. Vadinin öbür ucundan koşan kız çocukları kıpkırmızı kesilmişti. Zaten nasıl koştular, o tepeyi nasıl tırmandılar hiç anlayamadık. Bu çocuklar belki de hayatlarında ilk kez hazır kek yiyorlardı bilmiyoruz, çok da şey kaçırmamışlardı bunun için belki ama düşündük ki burada çocuklar belki de pek çok şeyi tatmadı. Her turist gördüklerinde buraya koşuyorlarsa belki de bu onlar için çok heyecanlı bir durumdur. Bölgelerinden yeni birileri geçiyor ve kısa süreli bir geçiş bile olsa onlardan yeni şeyler görüyorlar. Ve muhtemelen bu çocuklar da kilometrelerce yol tepip okula gidiyorlar, bir anlamda şanslılar diyebiliriz o zaman. Gitmiyorlarsa da tek hayatları burası olacak demektir.
Yine yolda akşam namazı molası verdiğimizde camiden çocuklar koşup geldi. Ben de onlara kadınlar mescidini sordum. Çocuklar gerçekten çok güzel fusha konuşuyordu, tebrik ettim. Kapalı olduğunu söylediler, içlerinden biri hemen giderek görevliyi çağırdı.
-يأتي بالمفتاح /anahtarı getiriyor.
deyince rahatladım.
Anahtar gelene kadar biz de biraz muhabbet ettik. Okula gidiyorlarlar mı, Kuran okuyorlar mı, nerede yaşıyorlar, kaç yaşındalar gibi sorularla muhabbeti açtık. Ayrılırken de çocukları sevindirmek için bir şeyler verdik. Ben de şalımı başörtümün üstüne sıkı sıkıya sarmıştım arabada da uyuyorum diye. Çocuklardan biri sen Cezairli misin yoksa diye sordu. Meğer Cezairli kadınların o şekilde örtündüklerine şahit olmuşlar.
İşte biz de yanımızdan geçen bu kafile gibi birbirine bağlı develerle (جمل) -ki Arapça'da cemel denir- seyahat ettik. Develer birbirine bağlı şekildeyken bindik ve yol aldık. Ürdün'de bindiğimiz develer tek tek hareket ediyordu ancak burada herhalde kaybolmasınlar diye bağlıyorlar. Hal böyle olunca kendi devemin arkasındaki devenin kafası sürekli ayaklarıma yaklaşıyordu ve bu da hayvanlarla haşır neşir olmayan birini huylandırabiliyor. Bir süre sonra güneşin batışını izleyebileceğimiz bir tepede durduk. Develer dinlenirken biz de seyre daldık, kum tepesinden aşağı doğru koştuk ve kumun tadını çıkardık diyebilirim.
Sandboard yapan Selim.
Aslında çok büyük tepeler yoktu ama biz dönüşte bu sandboard ile kaydık.
Güneşe doğru konsept fotoğrafı çekmeye çalışan ben.
Biz develerin üstündeyken gölgelerimiz böyle yansıdı kareme
Yöresel Berberi kıyafeti, çöldeki kum fırtınalarına ancak bu şekilde dayanabiliyorlar.
Güzel çekmişim dedirten kare😄
Selim, deveyi sevmeye çalışıyor, ben de deneme aşamasındaydım ama dokununca bir garip hissediyorum. Hayvanlara dokunmaya alışkın değilim. Belki köyde büyüyen biri olsaydım hiçbirine dokunmaktan çekinmezdim.
Çölde kaldığımız çadırlar, kırmızı halılardan geçerek gittiğimiz dışardan bakınca Kayı obası çadırları gibi içine girince tuvaleti, banyosu, lavabosu ile otellerden lüks haliyle bizi şaşırtan bir çadırdı. 2,5 yıl önce Ürdün'de kaldığımız çadırla karşılaştırınca çok daha büyük ve donanımlıydı. Tek eksiği ısıtma sistemiydi. Bu nedenle gece ve sabah inanılmaz donduk hem de montlarımız olmasına rağmen.
Arapça'da çadır anlamına gelen haymemize (خيمة) varınca akşam yemeklerimiz geldi. Yemekten sonra meyve tabağı sundular ve ardından da çadırların arasında ateş yakıp şarkı söylediler. Biz de çnceden aldığımız çekirdekleri ateş başında çitleyip müziklerini dinledik. Daha sonra bizimkiler de bir Arap çiftle beraber taleal bedru aleyna'yı söylediler.
Ertesi sabah bizi kampa getiren Berberi adam Selimle fotoğraf çektirmek isteyince ben de bir kare aldım.
Fes/فاس
Aslında Fes, sadece bir şehir olmasına rağmen Türkler olarak tüm ülkeye aynı ismi vermişiz. Bu şehir tarihi bakımdan önce Fas cedid ve fas elbali olarak ikiye ayrılıyor. Elbali kısmı da Endülüs ve Karaviyyin olarak ikiye ayrılıyor. Endülüs kısmı da eski kısmının yenisi olarak biliniyor. OrtaÇağ'ın en eski ve şehri Fez'in eski şehrinde 9000 sokak bulunuyormuş ve buralara arabaların girmesi yasak. Zaten atlar, eşekler yeterince kaosa sebep oluyor bu daracık sokaklarda.
Fes'te eşimin Rabat Üniversitesi'nde mastır yapan bir arkadaşı ve eşi ile de buluştuk. Gezinin bundan sonraki kısmına beraber devam ettik ve bize buralarla ilgili bildiklerini anlattılar. Hatta ona Londra'dan kitap bile getirdik, doğrusu kimin kısmetinin nerede olunduğu bilinmiyor. Daha sonra Elkaraviyyin Üniversitesi'nde araştırma yapan bir tanıdıkları da geldi. Fes gezimizin sonunda bizi evlerine çağırdılar. Çok tatlı üç kızları vardı, çocuklar fusha Arapça ve Fransızca konuşuyorlardı, beraber dokuz yaşlarındaki kızlarının okul kitabına baktık, çocuk şarkıları dinledik, özellikle ortanca kızları bizi çok güldürdü. Büyümüş de küçülmüş çocuklar bizi bizden aldılar. Eşlerimiz olmadan gitmiştik onlara ve eşlerimizi çok merak edince çocuklar onlarla tanıştırdık.😉
Tabakhane/Tannery/مدبغة
Chouara tabakhanesi
Meşhur Fas fotolarında gördüğümüz tabakhane işte burada. El Clone dizisinde de daima bu kareyi gösterirlerdi. Kokudan durulmayan bu yerde insanlar nasıl çalışıyor diye düşünmeden edemiyoruz. Çıkışında nane veriyorlar ki kokuyu unutalım:)
Ebu İnaniye Medresesi/أبو عنانية
14.yy'da kullanılmış olan medrese eğitim merkezi imiş.
Giriş 25 dirhem
Mihraba doğru ilerlerken
Bab Bou Jeloud/Blue Gate/باب أبي الجنود
Bu kapının bir tarafı mavi diğer bir tarafı ise yeşildir. Mavi taraf dünyayı, yeşil taraf ise ahireti simgeliyormuş. Fotoğrafta yeşil tarafını koymuşum 1913 yılında yapılan kapı Fransızlara ait. Buradan eski şehre giriliyor.
Bab Bou Jeloud'un aslı bu kapıymış.
Semmarin Medina Gate/باب السمارين
Jnan Sbil/جنان السبيل
Gezmek istediğimiz müze tadilatta olunca biz de Sebil Bahçelerine geliyoruz. Bu bahçe tam gezmelik, mandalina ağaçlarıyla güzelim çiçekleriyle dolu huzurlu bir bahçe.
Al Attarine Medresesi/مدرسة العطرين
Giriş 20 dirhem
University of Al Quaraouiyine/جامع و جامعة القرويين
Karaviyyin Üniversitesi dünyanın ilk üniversitesi ve Fatıma Elfihri adında bir kadın tarafından 859 yılında kuruluyor. Avlusu, mimarisi, taşlarının işlenişi ile aynı zamanda bir mimari güzellik. Bu üniversite derslikleri, camisi, yurdu, kütüphanesi her şeyi beraber kelimesinin de anlamıyla toplayıcı birleştirici camiğ rolü görüyor. Hala kullanımda olan bir üniversite, hatta eşimin bir tanıdığı orada post hoc yapıyor.
Renkli sokaklar
Neccar Müzesi/فندق النجارين
Marangoz oteli anlamına gelse de burası bir marangoz müzesi. Tarım aletlerini içeren küçük bir müze, terasında da çay içebiliyorsunuz. Giriş 20 dirhem.
Mellah
Arapça'da denizci anlamına gelen Mellah, yahudi mahallelerine verilen ad. 14.yy'da yahudiler buralara sığınmış ancak günümüzde Fes'te sadece 200 yahudi kalmış ve onlar da yeni şehre taşınmışlar, bu mahalleler artık yahudiler tarafından boşaltılmış ve Fas halkı yaşıyor.
Fez Havaalanı
Yemekler
Mechoui du four/شواء الفران البلدي yedik ve hayatımda yediğim en lezzetli etlerden biriydi. Mekanın adı da Chez lamine hadj mustapha/عند الأمين الحاج المصطفى idi. Marakeş'e uğramışsanız kesinlikle yemeden geçmeyin derim. Kuzunun omzu oluyormuş bu.
Hacı Mustafa'da aynı zamanda Tangia Marrakchia/الطنجية المراكشية yedik.
Nar suyu ve ananas suyu içtik Elfna meydanında.
Kaktüsün tadına baktık.
Otelde kahvaltı
Kahvaltılarında hep tatlı oluyor krep, bazlama, gözleme, poğaça yanında reçeller, ballar koyuyorlar. Taze sıkılmış portakal suyu muhakak oluyor. Tabi biz kahvaltıda peynir, zeytin, domates ve tuzlu sıcak bir şeyler pişirdiğimizden fazla tatlı geldi bu kahvaltı ama lezzetliydi.
Tacin
Kadın derneğinde tacin yedik.
Ara sokaklarda bir dükkanda biri kaşarlı biri tavuklu börekler sipariş ettik.
Marakeş riyaddaki kahvaltımız
Riyad'ın terasında kahvaltı yaparken
Çöldeki yemekler tacindi
Çölde yemekten sonra meyve tabağı geldi.
Bir kafede kremalı meyve sipariş ettik.sefrou
Fes çarşısında 3 dirheme zebadi yedik. zubde tereyağı demek olduğundan zebadi onunla ilgili bir şeydir diye düşünmüştük. Şekerli yoğurt çıktı.
Çölde yemekten sonra meyve tabağı geldi.
Bir kafede kremalı meyve sipariş ettik.sefrou
Fes çarşısında 3 dirheme zebadi yedik. zubde tereyağı demek olduğundan zebadi onunla ilgili bir şeydir diye düşünmüştük. Şekerli yoğurt çıktı.
Yine bir gün tacin yiyoruz ve tacin kabının içinden bir başka çeşit çıkıyor. Her seferinde farklı bir tacin yedik açıkçası.
Essavira'da sahile yakın yerde bir balıkçıya girdik. Eşimle ben balık sevmememize rağmen arkadaşların tavsiyesiyle turuncu bir balık yedik. Çok lezzetliydi.
Agadir'desahil kenarında lahm mindy yedik, kişi başı 120 dirhem ödedik. En şık ve en pahalı yerlerden biriydi.
Yine Essavira'da balık yedikten sonra sokak aralarındaki bir krepçiden krepaldık ve o da çok lezzetliydi. Bu ülkede yediğimiz çoğu şey zaten çok lezzetli ve ucuzdu.
Fransız tatlıcısından dondurma aldık.
Musemmen/مسمن yani gözlemeyi her yerde yapıyorlar ve lezzetli oluyor, tanesini 2 dirheme aldık. Fotodaki gözlemeyi yolda bir yerde durduğumuzda yedik.
Mandalinaları da lezzetliydi.
Fes'teki otelimizde kahvaltı
Naneli çay/شاي بنعناع
Buranın en klasik içeceği şekerli naneli çay. Siyah çaydan çok farklı ancak lezzetli bir çay.
Kadın derneğinde tacin yedik.
Misafirlikte yediğimiz meyve kuruları: portakal,kumkat, incir, domates kurularından oluşan bir tabak.
Eşim bu tatlıyı tavsiye etmediğini söylüyor.
Hediyelik eşyalar
Fas'ın en meşhur ürünü tabi ki derileri. Gerçek deriyi ucuza alabileceğiniz bir adres burası. Deri cüzdan, çanta, ayakkabı gibi pek çok ürün, ahşap kutular, kapı magnetler, argan yağı
Essavira'daki hattat çantacıdan çantamı aldım. Çantacı hattat olduğu için 2 tane çanta üzerine kendi eserini yapmış. Buradan başka bir çantacıda da hat ürünü bulamadım. Adam kendi imalatı olduğunu belirtti. Bizde hızlı bir pazarlık yapıp satın aldık, çok severek kullanıyorum. Yakın bir yerden de cüzdan alıp takım yaptım. Eğer Essavira'da çarşıyı gezerseniz bu hattat çantacıya muhakkak uğramanızı tavsiye ederim.
Buralardan sedefleri olan ahşap kutular alabiliyorsunuz. Başka yerlerde de bulunabiliyor.
Bu ülkede kapılar o kadar güzel ve ayırt edici ki magnetleri bile kapılı. Bu kadar zarif kapı yapacak ne yaşadınız😊
Argan yağı da burada meşhur. Çekirdeklerinin özütünü çıkaran ve arganın yağına ulaşan teyzelere sokakta sıklıkla rastladık. Argan yağı özellikle saç spreyi olarak kullanılıyor.
Oteller ve Riyadlar
Riyadlar Fas'ın avlulu evlerine verilen isim. Arapça'da bahçe anlamına geliyor ve bu evler az oda kapasiteli küçük otel niteliğinde oluyor. İçerisine girdiğinizde Fas'ın tüm otantikliğini hissediyorsunuz.
Bu ülkede kapılar o kadar güzel ve ayırt edici ki magnetleri bile kapılı. Bu kadar zarif kapı yapacak ne yaşadınız😊
Argan yağı da burada meşhur. Çekirdeklerinin özütünü çıkaran ve arganın yağına ulaşan teyzelere sokakta sıklıkla rastladık. Argan yağı özellikle saç spreyi olarak kullanılıyor.
Oteller ve Riyadlar
Riyadlar Fas'ın avlulu evlerine verilen isim. Arapça'da bahçe anlamına geliyor ve bu evler az oda kapasiteli küçük otel niteliğinde oluyor. İçerisine girdiğinizde Fas'ın tüm otantikliğini hissediyorsunuz.
Marakeş'teki riyadımız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder