Nafibaba Camialtı

  Kim bilir nice sahnelere şahit oldu Boğaziçimizin kuzey ve güney yakasını onyıllardır birbirine bağlayan, on dakikalık molalarda ve her daim Müslüman gençliği buluşturan camimizin ve hemen dibindeki Copy'nin altındaki yurt yemekhanesinin bitişiğindeki güzîde konferans salonu. Maneviyatlı, uhreviyatlı - hemen başındaki Atatürk portresi meleklerin girmesini her ne kadar engellese de- nadide mekan. Şimdilerde kanalizasyon borularından dolayı kötü kokmasına bakmayın siz. Bir dili olsa o dört duvarın bülbül gibi şakır, neler neler anlatır Hisarüstü'nin evlatlarına.

Beş yıldır kürsüsünde tefsir dersi hatîbesini ve Fatih abiyi ağırlarken, etrafındaki sandalyelerde de Allah kelamının muhibbilerini hiç şikayet etmeden ağırlar. Yurdun aşçısı abimizin yaptığı çayla ve simitle iftar yapan muhibbiler dersin zevkine bir başka varır. Camialtı konferans salonunun en istikrarlı dersi budur belki de. Bir garip öğrenci grubu Arapça aşkıyla sabah erken demez, akşam geç oldu demez derse koşar bir süre. Kimi zaman yorgun gözlerle tahtaya bakarken kimi zaman son kalan enerjisini alıştırma yapmak için harcar. Geç vakitte yapıldıysa görevli amca bizi beklemektedir, çıkalım ki kapıyı kilitleyip evine gitsin. Erken vakitte olduysa anahtarın bir kopyasıyla o kapıyı açıp girmektir mesele. Osmanlıca dersleri yine orada verilir, gelenek bozulmaz. Soğuk, sıcak demeden gelen öğrenciler istikrarlı mıdır değil midir takip eder camialtı. Kuran sınıfı başlar sabah erkenden. Kâh Diyanetin hocasıyla Hisarüstü sakinleridir bu sınıfı dolduran, kâh iki üniversite öğrencisidir ilim yolunda. Kuran okumasını bilmeyenlere, tevcit öğrenmek isteyenlere ciddi bir ortamdır.
Bir başka manzara ise şöyledir: Okuma grupları yapılır, geç vakitlere kadar beklenir. Hisarüstü ayaktadır bu vakitte. Kâh Ömer hocanın özverisiyle kâh küçük öğrenci gruplarının kendini geliştirmek amacıyla başlattığı bir adımla. Her çeşit kitap vardır, her çeşit grubu görmüştür konferans salonu. Riyazussalihin okuyandan, Risale-i Nur okuyana, tarih, felsefe, psikoloji, hadis, fıkıh, tefsir daha sayabileceğimiz pek çok enva'. Okunur kitaplar, çözülür diller, hararetlenir tartışmalar. Büyük büyük adamlar çağırılır ilmi bir konferans versinler diye, gönül adamları çağrılır gönlümüzün pası silinsin diye. Bir yazar çağrılır, bir akademisyen, bir televizyoncu, bir sohbet sahibi ve birçok değerli isim. Büyüklerin tecrübesinden, ilminden, zengin dünyasından yararlanılır. Herkese hitap eden bir şeyler vardır illaki orada.

İstişareler yapılır yerin altındaki salonda. Toplantılar yapılır, mühim kararlar alınır. Bazen Boğaziçi kurtarılır, bazen İslam alemi, bazen dünya, bazen de minik bir kardeşimiz. Karar almak değildir tek işlevi, kahvaltı programı için videolar çekilir, nitekim en sessiz ve sakin yerdir. İftarlar yapılır pazartesi ve perşembe, o günler oruç sünnet diye. Mevlid programı yapıp pide ikram edenlerin masasıdır gerektiğinde. Ramazanda iftar veren hayırsever amcaların, teyzelerin sofrasıdır genişçe. Nice programlar, nice konferanslar, nice toplantılar, nice ikramlar...
Ani durumların kurtarıcısıdır Nafibaba, Müslümanları birleştiren bir unsurdur. Kermes baskınından sonra yüreklerin ya da ayakların bir olup yürüdüğü yerdir. Ne yapacağını bilemeyen bir grup Müslüman öğrenci genişler, genişler ve bir de bakar ki onları alabilecek tek yerdir camialtı. İnsanlar ilk duyduklarında nereden bahsedildiğini bilmese de adı öyledir aslında: Camialtı. Ve sonra herkes bilir onu. Maillerin gösterdiği işarettir. Uzunca ve soluksuzca yazılmış bir çağrı mailinin altında yazan mekandır.
Saat: ...
Mekan:Camialtı Konferans Salonu

Güzel bir temizlik yapılır camialtında, bütün öğrenciler bir temizlik bezi alıp gelir. Maksat, bu güzel mekanı tertemiz yapmaktır. Herkesin yolunun bir gün uğradığı bu camialtı pırıl pırıl olur, mis gibi kokar. Yine de maalesef ki teknik sorunlar onun o haliyle kalmasına izin vermez. Hem eskiden klimasıyla sıcacık olan bu mekan, klimanın bozulmasıyla buz kesmektedir. Yani camialtı ona bakan sahiplerini aramaktadır. Çocukları gibi baktığı sahiplerini.

Yayınlandığı yer: Ahval Dergisi Sayı 5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder