Müslümanın Tatili Olur mu?

Son zamanlarda Müslümanlar arasında yaygınlaşan bir kavram ‘tatil’. Peki nerden geldi bu kavram ya da neden ihtiyaç duyulur tatile? Müslümanın tatili olur mu yahut olursa nasıl olmalıdır? Bir Müslümanın ilk başvuracağı kaynak elbette ki Kuran-ı Kerim ve sünnet olmalıdır. İnşirah suresinde “فإذا فرغت فانصب / Bir işten boş kaldığında hemen başkasına koyul” buyruluyor. Müslümanın daima hayırlı bir işle meşgul olması gerektiğini, onun tatilinin yorulduğu zaman mola verip başka güzel bir işle devam etmesi anlamına geldiğini görürüz.


Müslüman dünyada iken daima çalışır halde olmalıdır. Onun dinlenme yeri dünyadan sonrasıdır. Ahiret için hazırlanmalı ve dünyanın geçici olduğunun farkına varmalıdır. Rasulullah aleyhisselam “Müslüman cennete girinceye dek hayır dinlemeye ve işlemeye doymaz” buyuruyor. Hayırlı işlerde yorulup ter döküp başka hayırlı işlerde dinlenir. Yatarken bile Allah’ı zikreder yine boş durmaz. Onun uykusu da yorulan vücudunu dinlendirip daha güzel işler için hazırlamasıdır.
Elbette Müslümanlar da diğer insanlar gibi yorulur ve dinlenmeye ihtiyaç duyar. Fakat pek tabii onun dinlenmesi de Müslümanca olmalıdır. Tatil yapacağı yeri, çevresini, tatili nasıl geçireceğini tek tek dikkatli bir şekilde belirlemelidir. Dinlenmek, ruhunu ve bedenini rahatlatarak enerji toplamak isteyen kişilere bu fırsatı verir. Bilhassa seyahat etmenin insana katkıları çoktur. Mesela kutsal, değerli mekânları görmek, manevi duyguları, bilinci yükseltmek, aile bireylerinin kaynaşması, yeni dostluklar kurmak, dünyada olan bitenden ibret almak, yeni yerler görüp gezerek insanlarla etkileşim kurmak ve tebliğ amacıyla yapılmış geziler de bir nevi çalışmaktır.

Oysaki modern çağ insanının aklındaki tek dinlenme algısı bir tatil köyü… Bütün yıl kazandığı parayı oraya vererek yalnızca yemek, içmek, gezmek, sınırsız eğlenmek(!). Sanki tatil köyünde haram değilmişçesine sınırları aşmak tatil algısı olmaya başladı. Nasıl böyle bir mantığa sahip oldu dünya? Batı toplumunun ürettiği bir olgu olarak girdi hayatımıza tatil kavramı. Sanayileşen Batı  önce insan emeğini sömürüp daha çok üretim daha çok tüketim diyerek nefes almadan çalışmaya zorladığı işçilere yılda bir kez de olsa nefes aldırmak istemiş, bunun adına da tatil demiştir.
Batılı beyaz adamın bize sunduğu hayat tarzı az çalışmak, çok tüketmek, çok eğlenmek hatta elimizden gelse hiç çalışmamak yönündedir. Hâlbuki Müslümanın işi denge işidir. Yapması gereken hem çalışmak hem dinlenmek. Yemek, içmek ancak israf etmemek. Ne yazık ki çağımızda zihinlerde yer eden tatil algısı yalnızca tüketmek ve israf etmek üzerine bina edilmiştir. Dinlenmek Müslümanın da hakkı ama nasıl dinlendiğimiz daha önemlidir. Lügatimize giren boş vakit kavramını bir yana bırakırsak Müslümanın her anı hayırlı işlerle dolmalıdır.

Bir de bayramları tatil köylerine gitmek için fırsat bilme halindeki topluluklar… Bayramlar; akrabalık ilişkilerinin güçlendiği, sıla-i rahimin en yoğun olduğu, aile bireyleri arasındaki dayanışmanın sağlamlaştığı, insanların uzun süredir görmedikleri sevdikleriyle buluştuğu, hatta zengin fakir arasındaki farkın bir nebze kapandığı günlerdir. O günlerde misafirlere ikram edilir, çocuklar sevindirilir, çalışanlar işlerine ara verip bayram sevinci yaşarlar, rahat bir nefes alırlar.
Bayramlarda sıla-i rahim yerine Uludağ’a kayak yapmaya gitmek bayramın hakkını vermemek demektir. Yalnızca Kurban ve Ramazan bayramı değil, cuma günleri de Müslümanların bayramıdır. Bu zamanı iyi değerlendirmek gerekir. Bir Müslümanın kalbine girmek, bir kardeşimize yardımcı olmak bu bayram günlerimizi bereketlendirir. Çalışmaktan geri durulmaz ama çalışmanın çeşidi değişir. İnsan bazen bu yorucu hayatın sıkıntılarından kurtulup yalnız kalmak ve kendisini dinlemek ister. Mesela sahilde sakin bir yürüyüş ve bu sırada tefekkür içinde olabilir ki tefekkür ibadettir. Bu da insanı dinlendirici bir akış içerisinde tutar.

Öte yandan İslam âleminin haline baktığımız zaman Müslümanların çok çalışması gerektiği kanaatine rahatlıkla varabiliriz. Yüzyıllarca Batı’ya önderlik yapmış, gelişmelerimizle bütün dünyaya örnek olmuşuz. Müslümanlar olarak şu anki ataletimiz, durgunluğumuz, keyfe düşkünlüğümüz bizi bile şaşırtıyor. Suriye, Filistin, Somali, Doğu Türkistan, Bangladeş, Balkanlar her yer kan... İnşallah intifada Türkiye’de başlayacaktır. Müslümanlar üzerindeki baskılar, zulümler gün geçtikçe artıyor. Anne baba, çoluk çocuk hepsi tek tek şehid ediliyor. Müslümanlara Mekke’de Rasulullah aleyhisselam ve ashabına (r. anhum) yapıldığı gibi eziyet ediliyor.

  Durum bu iken bir Müslümanın yalnızca kendi zevk ve sefasını düşünmesi mümkün olmuyor. Necm suresinde de “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” buyruluyor. Müslümanlar olarak çalışıp neticesini Allah’tan beklemeliyiz. Müslümanın tatili olur mu şimdi karar sırası sizde.

Yayınlandığı yer: Genç Adam Dergisi Sayı 5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder