Dublin-İrlanda


Irlanda

Tarihte Vikingler tarafından kurulan şehir Dublin, Britanya'da yer alan İrlanda'nın başkenti. 1922'de Britanya'ya karşı bağımsızlığını ilan ediyor. Britanya oturum izni olanların vize alarak, ancak ücret ödemeden, ziyaret etmeleri gerekiyor. Dublin kelimesi İrlanda dilinde siyah havuz anlamına geliyor. İrlandalılar, İngilizcenin yanısıra kendi dillerini de konuşuyorlar. Gaelik olarak bilinen bir Kelt dili, sokaklarda iki farklı dilin yazılmış olduğunu da tabelaları inceledikçe fark ediyorsunuz zaten. Irish aksanı da İngilizcelerinden kendini belli ediyor. İngiliz sterlini yerine Euro kullandıklarını da belirtmeliyim. Havaalanından Airlink veya Aircoach otobüsleriyle şehir merkezine ulaşabilirsiniz.

Avrupa'nın diğer şehirleri gibi Dublin de bir nehir etrafına, Lifffey Nehri, kurulmuş bir şehir. İklimi İngiltere'ye göre daha yumuşak. Ancak havası çok kararsız, her an her şey olabilir, güneş açarken bir anda yağmur yağıp fırtına çıkabilir, hazırlıklı bulunmak gerek. Biz şemsiyelerimizi yanımıza almıştık. Küçük bir şehir olduğundan günübirlik bir gezi yeterli olur. Bizim başımıza gelen aksilikse gezimizi mahvetmişti. 5 saat rötar yapan uçak kalkmayınca havaalanında perişan olmuştuk ve hava da erken kararıyordu.

Londra'nın rengi kırmızıysa bu şehrin rengi de yeşil, hatta kırmızı telefon kulübelerine özenerek aynısının yeşilini yapmışlar.

Dublin aynı zamanda evlerin rengarenk kapılarıyla da meşhur. Bu evler hakkında iki farklı iddia var: İlki kraliçe Victoria,eşi Albert ölünce ulusal yas ilan edip bütün evlerin kapılarını siyaha boyanmasını emretmiş, İrlandalılar da buna tepki olarak evlerini renkli bir şekilde boyayarak eylem yapmışlar. İkincisi ise kadınlar, eve sarhoş dönen kocaları evlerini kolaybulsun diye rengarenk boyamışlar.

1-Trinity College



Dublin'in en meşhur yeri bu tarihi üniversitesi ve kütüphanesi diyebilirim. Üniversite, 1592'te kraliçe Elizabeth tarafından İrlandalıları daha medeni bir toplum yapmak adına kurulmuş.- Medeniyet getirmeye çalışan batılı yine karşımızda- Bu nedenle Protestan öğrencilerin tercih ettiği bir yer olmuş. İrlanda ise katolik bir ülke. Trinity College, en köklü ve prestijli üniversiteler arasında, dünyanın farklı bölgelerinden öğrenciler eğitim almak için geliyorlar ve Dublin nüfusunun genç kalmasına katkıda bulunuyorlar. Üniversitenin mimarisi, yemyeşil bahçesi, geniş ve ferah yapısı insanı rahatlatıyor. Ayrıca üniversitenin avlusunda Arnaldo Pomodoro'nun eseri olan Sphere Within Sphere heykeli yer alıyor. Ünlü Oscar Wilde ve Samuel Beckett'inde buradan mezun olduğunu söylemek gerek.






2-Dublin Kalesi

13. yy'da inşa edilen kale daha sonraları defalarca yeniden yıkılıp yapılıyor. Dame Street üzerinde yer alan bu tarihi yapı hükümet binası olarak kullanıma açık. Kalenin içerisinde bir polis müzesi ve kütüphane bulunuyor.



3- Christ Church Katedrali

Katedrali zamanının kralı 11. yy'da yaptırmış. Yer yer Viking izlerine rastlanıyor. Giriş ücreti 6 euro. Yakınındaki Dublinia 'da ise Viking dönemi canlandırılıyor. İçerisinde ünlü  The Cat and The Rat mumyası bulunuyor. Bunun da 150 yıl önce yaşandığı söylenen bir hikayesi var: Bir kedi fareyi kovalarken beraber orgun içerisine sıkışmışlar ve ölüp orada mumyalanmışlar. İrlandalı yazar James Joyce da Finnegan Wake adlı kitabında bundan bahsetmiş: ''As stuck as that cat to that mouse in that tube of that Christ Church organ/ christ Church orgunun borusundaki o fareye tutkun olan kedi kadar tutkun''. Böylelikle mumya da meşhur olmuş.



4-St. Patricks Katedrali

Hristiyanlığı İrlanda'ya getirdiği söylenen Aziz Patrick'in adı verilen katedral elbette Katolik. Şehrin en büyük katedrali burası. İçini gezmek 6 euro. İrlandalılar her yıl St. Patrick günü de kutluyorlar, o gün onlar için büyük bir şenlik günü. 



5-Chester Beatty Library

İrlandalı Alfred Chester Beatty Amerika ve İngiltere'de yaşadıktan sonra madenler sayesinde zengin olmuş. İrlanda'ya döndüğünde Uzakdoğu ve Ortadoğu minyatürlerini, el yazmalarını İrlanda hükümetine bağışlamış. Bağışladığı eserler nedeniyle bu kütüphaneye adı verilmiş. Kütüphanede Türk-İslam dönemine ait el yazması eserler ve Osmanlı tuğralarını da görebilirsiniz. Ayrıca giriş ücretsiz.


6-Ha'penny Bridge

Şehri ikiye ayıran Liffey Nehri'nin üzerinde bulunan köprü şehri doğal güzellikleri ve hoş mimarisinin arasında konumlanıyor.  Nehir üzerindeki bir başka köprü ise Milenium Bridge, bize Londra'daki Milenium Bridge'i hatırlatıyor. Ha'penny Bridge'in resmi adının Liffey Bridge olduğunu öğreniyoruz. Ancak eskiden köprüden geçenlerden para alınırmış, köprü de halk arasında Penny Half Penny olarak bilinirmiş. Yani 1,5 penny. O da kısalarak Ha'penny adını  almış. Bu tarz hikayeleri sevdiğimden bana hoş gelmişti.


7-Grafton Street



Aslında buranın en ünlü caddesi O'Connell Street, onunla birlikte gezip alışveriş yapabileceğiniz birkaç cadde var, Grafton da bunlardan biri. Bu cadde de bize Christmas'a hazırlanan ışıklarıyla Londra'daki Oxford Street'i hatırlatıyor. Hristiyanların çoğunlukta yaşadığı yerlerde özellikle Avrupa'da fark ettiğimiz şey kültürlerin, hayat tarzlarının ve mimarinin çok benzer olması, aralarındaki tek belirgin fark dilleri.

Biz böylelikle Dublin seyahatimizi bitirmiş oluyoruz. Londra'ya doğru geri yola çıkıyoruz. Biraz hızlı bir gezi olmak zorunda kaldı uçağımızın gecikmesinden dolayı, ancak çok da bir şey olmadığını ve bizi çok da heyecanlandırmadığını fark ediyoruz. Londra'da yaşamadan ve Avrupa'da gezmeden önce gelseydik buraya belki daha farklı hissederdik, ancak Londra'nın caddelerinde dolaşıyormuşuz gibi geldi bize. Dublin, küçük ve samimi bir şehir, önemli bir üniversiteye,doğal güzelliklere ve sakin bir hayat akışına sahip. Hayırlı gezmeler

Gelmişken Kilmainham Gaol hapishanesini, National Library of Ireland, Ireland National Museum ve Phoenix parkını da gezebilirsiniz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder