Boğaziçi dedik düştük yollara, bir de nasibimizi buralarda aradık. “Birkaç Allah kelamı da oralarda söyleyebilir miyiz?”di derdimiz, neler yaşayacağımızı bilmeden. Hayatı boyunca ailesiyle yaşamış, ilk kez memleketi dışına çıkacaklar için cesur bir deneyimdi aslında. Müslümanların çok az olduğu, İslam’ın gündeme pek girmediği liselerden buralara geldiğimizde, “Boğaziçi liberal ama Müslümanlar yine azdır, başörtülüsün diye kapıdan almazlarsa okulu bırakıp gidersin, okula girersen de diyeceğini dersin; hadi bakalım.” ile üniversiteye ilk adımımızı atıyoruz; heyecanla, tereddütlü umutlar ve acabalarla… Sonra müthiş bir Müslüman atmosferiyle karşılaşmak… Bunlar birer başlangıçtır. Müslümanlar sanılandan daha güçlü, daha çok sesleri çıkıyor bu üniversitede, bu nokta sevindirici. Peki nerelerde sesleri çıkıyor, hangi noktalarda konuşuyor Müslüman gençler? Kayıtlarda stant açıyorlar, kermes yapıyorlar, konferans düzenliyorlar; eyvallah. Peki ya sınıflarda, öğretmenlerin karşısında birkaç kelam ediyorlar mı, yeri geldiğinde hakkını veriyorlar mı, kendi arkadaşlarımızın bile sınıfın atmosferinden etkilenip Müslümanca düşünmekten uzaklaştıkları anda “Hayır bir Müslüman böyle düşünemez, ben böyle düşünmüyorum, sizin inanadığınıza inanmıyorum.” diyorlar mı?